.

Pazartesi, Temmuz 12, 2010

Kazanan Üvey Çocuklar

2010 Dünya Kupası dün akşam oynanan final maçı ile sona erdi. Artık 4 yıl sonrasını bekliyor olacağız. Önümüzdeki günlerde çok şikayetçi olduğumuz Vuvuzela'yı bile özleyebiliriz. Vuvuzela ile başlayan, kahin ahtapot ile biten bu ilginç kupanın şampiyonu İspanya oldu.



Final maçında daha önce hiç kupayı kazanamamış iki takım karşı kaşıya geliyordu. Bir tarafta Johan Cruyff'un öz çocukları diğer tarafta Barcelona'dan dolayı Cruyff'un üvey çocukları büyük sahneye çıkıyordu. Johan abimiz Hollanda'nın oynadığı futbolu beğenmediğini şu sözler ile açıklıyordu : “Ben Hollandalı’yım ama her zaman İspanya’nın oynadığı tür futbolun arkasında olacağım!” Sanırım bu söz bizim final maçının gidişatı hakkında bir fikir sahibi olmamızı sağlıyordu.



Hollanda'nın maç için belirlediği strateji akıllıcaydı. Türk Hava Yolları seviyesine ulaşmış bir pas trafiğine sahip olan İspanya'nın bu oyununu sert fauller ile bozacaklardı. Bunun göstergesi de ilk 30 dakikada sahada 5 sarı kartlı oyuncunun olmasıydı. Özellikle Nigel De Jong'un hareketi uzun süre akıllarda kalacak türdendi. De Jong, öldürmeye teşebbüsten sarı kart görmekle kurtuldu.

İspanya'nın akıcı futbolunu bir anlamda kesmişti Hollanda yaptığı bu fauller ile. Bence maçın ilk yarısında Nigel De Jong, Mark Van Bommel ve Carlés Puyol'un atılması gerekiyordu. Hakemin yaptığı çok önemli hatalar zaten maçın gidişatında büyük rol oynadı.

Hollanda'nın ikinci yarıda Arjen Robben ile yakaladığı iki pozisyon var ki, Sabri Sarıoğlu'nun bile atacağı cinsten. Aziz Casillas, bu iki pozisyonda kurtardığı toplar ile maçın kahramanı olmayı hakketti.

Maçın kırılması noktası ise gole giden Andreas Iniesta'yı düşüren John Heitinga'nın kırmızı kart görmesiydi. Iniesta'yı düşürerek doğru bir hamle yapan Heitinga, turnuva tarihindeki ikinci kırmızı kartını görüyordu. Heitinga'nın atılması belki o pozisyonda golü önlemişti ama daha sonraki İspanya ataklarına karşı Hollanda savunmasının zayıflamasına neden olmuştu. Nitekim Hollanda, savunmada verdiği açıktan 116.dakikada yediği gol ile 3.kez şampiyon olma fırsatını kaçırıyordu.



Golü atan Anreas Iniesta'ya da bir parantez açmak lazım diye düşünüyorum. Maçın en çalışkan ismi olan Iniesta, ilk yarıda kendisine yapılan faullere sinirlenmişti. Hatta Van Bommel'e yaptığı hareketten ötürü oyundan atılabilirdi. Fakat fizik gücünü iyi kullanan Iniesta, maçın son 20 dakikası ve uzatmalarda ayakta kalabilen nadir oyunculardandı. Çok önemli bir dakikada attığı gol ile tarihe geçmeyi başaran Iniesta, ayrıca golden sonra çıkardığı formasının altındaki atletin üzerinde yazan yazı da çok anlamıydı. Iniesta, geçen sene hayatını kaybeden Espanyol kaptanı Dani Jarque'yi de unutmamıştı.



Howard Webb hakkında da birkaç kelam etmeden geçemeyeceğim. İngiliz hakemi bu maça kadar beğenenler arasındaydım. Zamanında PSV Eindoven-Fenerbahçe maçını yönetmişti. O zamandan beri aklımda kendisi. Bu turnuvada da iyi maçlar çıkarttı Webb. Fakat final maçında büyük hatalar yaptı. Gösterdiği kartlara diyecek hiçbir şeyim yok fakat İspanya'nın golünden önceki bariz Hollanda kornerine es geçmesi maçın kaderini etkiledi. Final maçında sakin olmaya çalışan Webb'in gösterdiği 13 sarı kart ve 1 kırmızı kartın az kaldığını düşünüyorum.

Hollanda cephesinden finali inceleyecek olursak, "ah nerede eski Hollanda" dedirten cinsten bir futbol ortaya koydu Portakallar. Total futbol anlayışının tamamen dışında bir futbol oynayan Hollanda, kendisine hayran kalan milyonlarca kişiyi de hayrete düşürdü. Tamamen futbol oynatmama mentalitesi üzerine giden Hollanda belki de başarılı olacaktı. Eğer Robben golü veya golleri atsa farklı şeyler konuşur muyduk ? Sanmıyorum. Eğer Hollanda kupayı kazansaydı, aklımızda "sert ve futbol oynatmayan Hollanda" kupayı kazandı olarak kalacaktı. 2010'nun Hollanda'sı atalarına ihanet ederek, geçmişte yapılan bütün iyi hatıraları bir kalemde hafızalardan sildi. Hollanda'nın olumlu yönde olan karizmasını ise nötrlenmiş oldu.

Wesley Sneijder'i de atlamadan geçmeyelim. Turnuvanın 5 gol ile en çok gol atan oyuncularından biri olan Sneijder, Hollanda'nın bu noktalara gelmesini sağlayan oyuncuların başında geliyor. Özellikle Brezilya maçında attığı iki gol turnuvanın gidişatı açısından çok önemliydi.



Sonuçta bir kazanan olacaktı ve bu iyi futboluyla hak eden İspanya oldu. İspanya tarihinde ilk kez Dünya Şampiyonu olurken, turnuvaya yenilgi ile başlayıp şampiyon olan ilk takım oldu. İspanya ayrıca Avrupa takımları arasında Avrupa kıtası dışında şampiyon olan ilk takım oldu. Bunun gibi birkaç notunu da vermeden geçmeyeyim dedim.

İspanya tüm spor dallarında bir kalkınma içerisinde. Futbol, basketbol, tenis, Formula 1 ve diğer olimpiyat branşlarında zirveye oynayan bir İspanya var. Sporda kurdukları altyapı ve düzeni, umarım siyasi ve sosyal yaşamlarında da kurarlar.

Seja o primeiro a comentar


  ©EmreCeSpor - Todos os direitos reservados.

Template by Dicas Blogger | Topo