.

Çarşamba, Haziran 30, 2010

Fastbreak E-Basketbol Dergisi Yayında


Fastbreak E-Basketbol Dergisi Yayında. Büyük emeklerimiz ile hazırlanan dergimizin temmuz sayısında benimde 2 yazım yer alıyor. Sinan Güler Röportajı, Ray Allen, LeBron James, Dallas Mavericks, Free Agent, Partizan, Ricky Rubio gibi konuların işlendiği dergimizi bu adresten indirip okuyabilirsiniz :

http://fastbreakdergisi.blogspot.com/2010/06/fastbreak-dergisi-temmuz-2010sayi-10.html


Dergimizi indirmeniz sadece 30 saniye sürecektir. Partizan ve L.A Lakers üzerine yazdığım yazılarımı da okumadan geçmeyiniz :)

Ben Emre Yılmaz, başta Mert Aydın olmak üzere tüm yazar arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.

Federer Veda Etti



Wimbledon'da büyük bir sürpriz gerçekleşti. 1 numaralı seri başı Roger Federer, 12 numaralı seri başı Tomas Berdych'e 3-1 yenilerek elendi. İlk seti 6-4 kaybeden Federer, sonraki seti 6-3 kazanmayı başardı. Üçüncü sette formsuz olduğu görülen Federer seti 6-1 kaybetti. Son sette bir kez daha servis kırdıran 'Ekselansları' seti 6-4 kaybederek turnuvaya veda etti. Böylece Federer kariyerindeki 6.Wimbledon yenilgisini almış oldu. İlk yenilgisini de yine bir Çek Jiri Novak'tan alması kaderin cilvesi olarak değerlendirilebilir.



2002 yılından beri Wimbledon'da üst üste 7 final gören efsane tenisçi, bu 7 finalin altısında şampiyonluk yüzü görmüştü. Daha önce bir final maçı dışında merkez kortta yenilgi almayan Federer, böylece ilk mağlubiyetini almış oldu. Federer'in arka bahçesi olarak görülen Wimbledon'da çeyrek finalde elenmesi tüm tenis dünyasında şok etkisi yarattı.



Berdych'in gaibiyeti tenis tarihinin en önemli anlarından biri olabilir. Çünkü 2001'de 4.turda genç Federer Sampras'ı yendiğinde devir değişmişti. Bu maç ile şimdi akıllarda "Acaba Roger Federer devri de kapanıyor mu ?" sorusu dolaşıyor.

Tyson'dan Maradona'ya Destek


Efsane boksör Mike Tyson, 2010 Dünya Kupasını yakından takip eden ünlülerden. Maradona'ya hayranlığı ile bilinen Tyson'ın favorisi ise Arjantin.

Salı, Haziran 29, 2010

Teknolojinin Sınırları

Almanya-İngiltere maçı ile bir kez daha gündeme gelen "Futbol maçlarında teknolojiden yararlanılmalı mı?" sorusuna farklı cevaplar geliyor. Bir kesim, futbola teknolojinin girmemesi gerektiğini, eğer video sistemi uygulanırsa futbolun güzelliğinin zedeleneceğini düşünüyor. Diğer kesim ise futbolda teknoloji kullanılırsa hataların azalacağını, böylece yanlış kararlardan canı yanan takım sayısının en aza ineceğini düşünüyor.

İlk görüşü katıldığım pek söylenemez. Birinci görüşü savunanlar, 'futbol hatalar oyunudur, hataları çip veya kamerayla deşifre etmek doğru olmaz' diyorlar, fakat maçlardaki bazı can alıcı hatalar turnuvanın kaderini değiştirebiliyor. O yüzden teknolojinin futbolda kullanılmasına kesinlikle hayır diyemeyiz.



İkinci görüşü savunanlar ise futboldaki hata oranını düşürmek için teknolojiden yararlanmak gerektiği söylüyorlar. Tabii ki bu video sisteminin her futbol karşılaşmasında uygulanması pek mümkün değil. Şöyle ki Wimbledon'dakine benzer bir uygulama sorunu çözebilir. Yani Wimbledon'da şahin gözü uygulaması sadece 2 kortta var, futbolda da video veya çip sistemi sadece büyük turnuvalarda uygulanabilir. Böylece en kritik yerlerdeki hatalarda büyük oranda giderilebilir. O zamanda elemede, hakem hatalarının kurbanı olan takımları göz ardı etmek gerekecek.

Ben yine de teknolojinin sınırlarının futbolu da kapsamasından yanayım. Fakat futbolda hata oranını sıfıra düşürmek diye bir şey söz konusu olabilir mi ? Bence zamanla teknolojinin de açığını bulacaktır futbol...

Togo


Togo, Batı Afrika'da Benin ve Gana arasında yer alan küçük bir ülkedir. Çoğu insanın 'Togo' ismini duyduğunda aklına ilk olarak bir ayakkabı markası gelse de, aksine Togo bir futbol ülkesidir. Togo bağımsızlığını 1960 yılında fransızlardan kazanmıştır. O günden beri ülkede bir karışıklık durumu hakim. Hükümet ve isyancılar arasında bitmeyen bir savaş var çoğu Afrika ülkesindeki gibi. Sivil halkın ise bu durum karşısında yapabileceği çok az sosyal faaliyet bulunmaktadır. Bunlardan en önemlisi tabii ki futboldur.

Afrika Uluslar Kupası'nda 1.turu geçemeyen Togo, en büyük başarısını 2006 Dünya Kupası'na katılarak yakaladı. G grubunda Güney Kore, Fransa, İsviçre eşleşmişti. İlk maçında öne geçmesine rağmen Güney Kore'ye 2-1 yenilen Togo, Fransa ve İsviçre maçlarını da 2-0 kaybederek turnuvaya veda etti. En ünlü futbolcusu Emanuel Adebayor'dan yeteri kadar faydalanamayan Togo, turnuvayı puansız tamamlamış oldu. Togo futbolu hala organize olmuş değil. Zaten 2010 Afrika Uluslar Kupası'na giderken Angola'da uğradıkları silahlı saldırı takımda büyük yaralar açtı. 2 kişinin öldüğü saldırıdan sonra Nijerya asıllı Adebayor, milli takımı bıraktığını açıkladı.

Alt yapılara komşuları Gana ve Fildişi Sahilleri kadar önem vermeyen Togo'da futbolun hızlı bir gelişme gösterdiğini söylemek mümkün değil. Umuyorum ki Togo gibi renkli bir Afrika ülkesini önümüzdeki Dünya kupalarında bir kez daha izleme şansını yakalarız.

Pazartesi, Haziran 28, 2010

Adiôs...

Brezilya 2.tur maçında Şili'yi 3-0 yenerek çeyrek finale kaldı. Brezilya'nın golleri Juan, Luis Fabiano ve Robinho'dan geldi. Maçın baştan sona hakimi olan Brezilya pekte zorlanmadan galibiyete ulaşmayı başardı. Artık çeyrek finaldeki rakipleri Hollanda olacak.

Fakat ben yenilen takım hakkında birkaç satır yazmak istiyorum. Şili, bu dünya kupasında gerçekten 'futbol' izlemek isteyenlerin sempati duyduğu takım haline gelmişti. Oynadıkları ilk maçtan beri hep açık, tempolu ve cesur futbol anlayışı hafızalarda yer etmeyi başardı. Rakibe göre futbol değil de bildiği ve benimsediği futbolu oynayan Şili, turnuvaya iyi başlamıştı. Honduras maçındaki performansları ayakta alkışlanacak düzeydeydi. İsviçre karşısında da benzer bir futbol ortaya 'La Roja' yani kırmızılar bir galibiyet daha elde etti. Fakat benim dikkatimi çeken maç İspanya maçı olmuştu. Beraberliğin gruptan lider çıkmaya yettiği maçta bu kadar açık ve cesur futbol oynamaları, benim onlara olan hayranlığımı bir kat daha arttırmıştı.



Her maçı son maçları gibi oynayan Şilili futbolcular, maçlarda çok hırslı ve arzulular. Belki de bu dünya kupasından elenmelerin nedenlerinden biri de bu hırsları ve tecrübesizlikleri. Antrenör Marcelo Bielsa, ileriye dönük hücum futbolu anlayışı ile Şili futboluna yeni bir boyut kazandırmış durumda. Onun bu anlayışı eminim ki Şili futbolunda pozitif sonuçlara yol açacaktır.


Marcelo Bielsa

Bir de dikkatimi fazlasıyla çeken Alexis Sanchez'i atlamadan geçemeyeceğim. Sağ kanat oyuncusu, modern futbola uyan özellikleri sahip. Zaten adının Man.United ile anılması da boş bir durum değil. Sürekli önündeki rakibini geçmeyi,çalım atmayı düşünen Sanchez, büyük takımlarda oynama kapasitesine sahip.


Alexis Sanchez

Bu dünya kupası ile bir kez daha gördük ki 'joga bonito' yani güzel futbol yine kaybetti. Artık futbolda sağlam savunma sistemi geçerli. Eğer siz günümüzde güzel futbol oynamaya çalışırsanız en fazla Şili'nin yaptığını yapabilirsiniz, Adiôs Chile...

Trinidad ve Tobago


Trinidad and Tobago, Karayipler'de yer alan ve iki adadan oluşan bir ülkedir. Ülkede ağırlıklı olarak Hint aksanlı İngilizce konuşulmaktadır. Ülkenin en büyük ekonomik kaynağı turizm olarak gösterilebilir.
Trinidad and Tobago, Karayipler'in en başarılı futbol temsilcilerinden biridir. Ülkenin çoğunluğu futbolla ilgilidir. Trinidad and Tobago futbol ligi 10 takımdan oluşan küçük bir ligdir. Ülkenin en ünlü oyuncusu bir zamanlar Man.United oynayan Dwight Yorke'dur.

Trinidad Tobago, futbol tarihinde sadece 2006 yılında olmak üzere bir kez Dünya Kupası'na katılmıştır. Bu başarı ülkede büyük yankı uyandırmıştır.'Karayip Aslanları', Dünya Kupası elemelerinde CONCACAF grubunda üçüncü olarak play-off oynama hakkı kazanmıştır. Trinidad and Tobago, play-off maçlarında Bahreyn'i saf dışı bırakarak Dünya Kupası'na katılmaya hak kazanmıştır.
2006 Dünya Kupası'nda Trinidad and Tobago B grubunda İngiltere, İsveç ve Paraguay ile eşleşti. Grubun ilk maçında Trinidadlı futbolcular, hayranı oldukları İngiliz futbolcular ile karşılıklı oynayacaktı. İyi bir savunma örneği gösteren ve son dakikalara kadar gol yemeden dayanan Trinidad and Tobago, son 15 dakikada Joe Cole ve Peter Crouch'ın golleriyle yıkıldı.

İkinci maçta ise Trinidad and Tobago tarihi baştan yazıldı. İsveç karşısında büyük bir direniş gösteren 'Karayip Aslanları', maçtan 0-0 beraberlik ile ayrıldı. Bu puan Trinidad and Tobago'nun Dünya Kupası'nda aldığı ilk ve tek puan olmuştu. Son maçında Paraguay'a 1-0 yenilerek kupadan elenen Trinidad and Tobago, evine mutlu bir şekilde dönmüştü. Onlar için tek olumsuz durum ise kupada gol atamamaları olmuştu. Fakat 2006 yılından sonra Trinidad and Tobago'da futbolun, ülke turizm kadar geliştiği söylemek pek mümkün değil. Hala 2006 yılında yaşanılan hatıralar akıllarda.

Kuveyt

Kuveyt, Arap Yarımadasında bulunan küçük bir ülkedir. Petrol bakımından zengin olan ülkede Şeyh yönetimi hakimdir. Sabah ailesi uzun zamandır ülkede büyük güç konumundadır. Ancak 1961 yılında Birleşik Krallıktan bağımsızlığını kazanabilmiş olan Kuveyt, futbola önem vermeye geç başlamış ülkelerdendir.

Kuveyt, futbolda 1970 yılına kadar varlık gösterememiş bir ülke konumundaydı. İlk hareketlenmeler 1974 yılında Dünya Kupası elemelerinde yaşandı. 1 puan fark ile kaçırılan Dünya Kupası bileti, Kuveytliler için bir umut ışığı olmuştu. Daha sonra 1976 yılında gelen Asya Şampiyonası ikinciliği ülkede futbol sevgisinin başlamasına neden oldu. 1980 yılında gelen Asya Şampiyonası şampiyonluğu ise Kuveyt futbolunun tavan yaptığı yer oldu. Bu şampiyonluk ile beraber 1982 Dünya Kupası'na katılan Kuveyt'te büyük bir mutluluk yaşanıyordu. Dünya Kupası'nda 4.grupta Fransa, İngiltere ve Çekoslovakya ile eşleşen Kuveyt'ten kimse bir başarı beklemiyordu.

İlk maçında İngiltere'ye 3-1 yenilen Kuveyt, açık ve cesur futboluyla herkesi şaşırtıyordu. Grubun ikinci maçında oynadıkları Fransa maçı unutulmazlar arasına girmeyi başarmıştır. Yine açık bir futbol sergileyen Kuveyt, Genghini, Platini ve Six'in gollerine Al Boulushi'nin golüyle cevap verebilmiştir. Artık son dakikalara girildiğinde, bir Fransa atağı sırasında Kuveytli futbolcuların hepsi bir anda durmuştur. Bunun sebebi ise bir yerden düdük sesi duymaları olmuştu. Fakat Fransız futbolcu Giresse o sırada takımının dördüncü golünü atmıştır. Hakem Miroslav Strupar'a itiraz eden Kuveytli futbolcular, sahayı terk etmeye kalkmışlardır. Bir yandan gözleri ise Kuveyt Futbol Federasyonu Başkanı Şeyh Fahid El Ahmed El Sabah'tadır. Sabah futbolculara sahada kalmalarını söyleyip, kendisi sahaya inmiştir. Hakem ile birkaç dakika konuştuktan sonra "ikna etmeyi" başaran Sabah, golün iptal olmasını sağlamıştır. Fakat sonuç maç sonunda yine değişmemiştir. Bu sefer Bossis golüyle Fransa sahadan 4-1 galip ayrılmıştır.

Maç sonunda Şeyh Sabah, "Mafya, FIFA'nın yanında hiç kalır." diyerek tepkisini açıkça ortaya koymuştur. Daha sonra FIFA, Sabah'a 25.000 İsviçre Frangı ceza verdi ve bir daha FIFA düzeyindeki bir maça girmesi yasaklandı.

Fransa'dan sonra oynadıkları Çekoslovakya maçında bir puan almaları akıllarda kalan diğer bir nokta olmuştu.

1982 Dünya Kupası'ndan sonra toparlanamayan Kuveyt, bir daha Dünya Kupası yüzü göremedi. O günden sonra Asya Şampiyonasındaki tek başarılarını 1996 yılında dördüncülük elde ederek kazandılar. Bugün ise eski başarılarını mumla arıyorlar.

Futbol ve Siyaset

Dünya kupaları tarihinde siyasetin ve siyasetçilerin futbola karıştığı birçok dönem geçti.

Liverpool'un 1960'lı yıllardaki efsanevi antrenörü Bill Shankly, siyasetin futbola karışmasıyla ilgili, “Bazıları futbolun ölüm kalım meselesi olduğunu düşünüyor. Yanılıyorlar, bence futbol bundan daha önemli” demişti.

Kupa tarihinde siyasetle futbolun iç içe geçtiği bazı olaylar şöyle sıralanıyor:

1934-1938: FAŞİZM

İtalyan diktatör Benito Mussolini, 1934'te İtalya'da düzenlenen turnuvayı propagandaya çevirdi. Mussolini'nin Nasyonal Faşist Partisi'nin yandaşları her maçta statları doldurarak “İtalya” ve “Duçe” (Mussolini'nin lakabı) tezahüratları yaptı.Mussolini, İtalya Milli Takımı Teknik Direktörü Vittorio Pozzo'ya, oyuncuları kast ederek, “Kaybederlerse Tanrı yardımcıları olsun” dedi. Kupayı İtalya kazandı.1938'de Fransa'da düzenlenen kupada Duçe, İtalya takımı kaptanı Giuseppe Meazza'ye telgraf çekti ve “kazan ya da öl” ifadesiyle gözdağı verdi. Kupayı yine İtalya kazandı.



1966: KUZEY KORE

Kore Savaşı'nın 1953'te bitmesinden bu yana Kuzey Kore ile diplomatik ilişki kurmayan İngiltere, ev sahipliği yaptığı 1966'daki kupada Kuzey Koreli futbolculara vize vermedi. FIFA, şampiyonanın İngiltere'den alınabileceği tehdidinde bulundu. Sonuçta Kuzey Kore'nin milli marşının çalınmamasına ve bayrağının stadyumda dalgalanmamasına karar verildi. Çözüm çerçevesinde açılış ve final maçı haricinde milli marşlar çalınmadı ve bayraklar stada asılmadı. Açılış maçını oynayan takımlardan biri olmayan Kuzey Kore finale de kalamadı ve krize çare bulunmuş oldu.



1974: ALMANLAR

Almanya'nın Doğu ve Batı olarak ikiye ayrıldığı 45 yıl boyunca, iki ülkenin takımları bir kez karşılaştı. Almanya'da düzenlenen kupada 22 Haziran'da Hamburg'da gruplarda oynanan maçı Doğu Almanya 1-0 kazandı. Oyuncular, “siyasi dengeleri sarsmamak” için sahada bitiş düdüğünden sonra forma değiştirmedi. Forma değişimi, kameralar yokken soyunma odalarında yapıldı.




1978: ARJANTİN'E BOYKOT İHTİMALİ

1978'deki kupaya ev sahipliği yapan Arjantin'de o dönemde askeri iktidarın yönetimde olması nedeniyle kupanın boykot edilmesi gündeme geldi. Hiçbir takım buna rağmen turnuvayı boykot etmedi. Turnuvayı tek boykot eden Hollandalı Johan Cruyff oldu. Şampiyonaya gitmeyen Cruyff, 30 yıl sonra kaçırılma korkusuyla Arjantin'e gitmediğini söyledi. Cruyff, 1977'de evine giren silahlı kişilerin kendisini ve eşini kaçırmaya çalıştıklarını açıkladı.

1982: ŞEYH GOLÜ İPTAL ETTİRDİ

İspanya'daki kupada gruplarda oynanan Fransa-Kuveyt maçı 3-1 Fransa üstünlüğüyle devam ederken 80. dakikada Alain Giresse Fransa'nın 4. golünü attı. Kuveytliler SSCB'li hakem Miroslav Stupar'a tribünden gelen bir düdük sesi duydukları için oyunu bıraktıklarını ve golü bu nedenle yedikleri için itiraz etmeye başladı. Hakemin golü iptal etmeyeceğinin anlaşıldığı sırada Kuveyt Futbol Federasyonu Başkanı Şeyh Fahid El Ahmed El Sabah, oyuncuların sahadan çekilmesi talimatı verdi ve sahaya indi. Aynı zamanda Kuveyt Emiri'nin kardeşi olan Şeyh El Sabah hakemi “ikna etti” ve hakem golü geçersiz kıldı. Futbol sahalarında benzeri olmayan bu olayın ardından Fransa 90. dakikada Maxime Bossis ile bir gol daha buldu. Bu gol iptal edilmedi ve maç 4-1 Fransa'nın galibiyetiyle bitti.



1986: FALKLAND

Meksika'da düzenlenen kupada, 4 yıl boyunca Falkland Adaları için İngiltere ile savaşan Arjantinliler, her maçta “Falkland Arjantin'indir” pankartları astı ve İngilizlerin öldürülmesi gerektiğini ifade ettikleri milliyetçi marşlar söylediler. İki takım kupada çeyrek finalde rakip oldu. Arjantinli ve İngiliz taraftarlar birbirine girdi, çok sayıda taraftar yaralandı. Maçta tarihe geçen ve biri “Tanrı'nın eli”, diğeri “Yüzyılın golü” olarak adlandırılan 2 gol atan Arjantinli Diego Maradona, “Bu bizim için final maçıydı. Maçı kazanmak için değil, İngilizleri yenmek önemliydi” demişti.



1998: ABD-İRAN

Fransa'daki turnuvada, aralarındaki siyasi ilişkilerin çok gerildiği ABD ve İran aynı grupta yer aldı. Fransa polisinin çok geniş güvenlik önlemleri aldığı maç, İran'ın 2-1'lik galibiyetiyle bitti. Çok dostça bir atmosferde geçen maçta iki takım oyuncuları birlikte fotoğraf bile çektirdi.

Pazar, Haziran 27, 2010

Panzerler 66' nın Rövanşını Aldı



2010 Dünya Kupası 2.tur maçında İngiltere - Almanya karşı karşıya geldi. Almanya maçı 4-1 kazanırken goller Klose, Podolski, Müller(2)'den geldi. İngiltere'nin tek golünü ise Matthew Upson attı. Böylece Almanya çeyrek finale yükselerek rakibini beklemeye başladı. Buraya kadar olan ki bölüm işin hikaye kısmıydı, şimdi gelin biraz derine inelim.

Almanya maça hızlı ve tempolu başladı. Etkili ataklar gerçekleştiren Panzerler, bir anda kendisini iki farklı önde buldu. Daha sonra ne olduysa oldu, İngilizler bir anda canlandı. İlk önce Lampard'ın ortasında Matthew Upson farkı bire indirdi. Bu gol için söylemeden geçmeyeyim, Almanya kalecisi Manuel Neuer'in büyük hatası vardı. Maçın kırılma dakika ise kale sahasını geçip, gol olmasına rağmen verilmeyen toptu. Lampard'ın vurduğu aşırtma şut çizgiyi geçmesine rağmen, hakem tarafından gol sayılmadı. İkinci yarıya baskılı başlayan İngiltere, gol bulmak için saldırsa da kendi yarı alanında büyük boşluklar verdi. Almanya'nın iki kontra ataktan gelen golleri maçı kopardı ve turu Almanlara getirdi.

Artık bu maçtan sonra büyük turnuvalarda video sisteminin kullanılabilir. Özellikle İngiliz lobisinin ağır baskısı bunda etkili olacaktır. İngilizler için, 'Oysa her şey o kadar güzel başlamıştı ki' diyemeyeceğim,kötü başladılar, kötü bitirdiler. Almanlar için ise 1966 Dünya Kupası finalindeki tartışmalı İngiltere golünün intikamını aldılar diyebiliriz.

Unutulmaz Gol Sevinçleri

Bir golün hafızalara kazınmasını sağlayan en önemli neden, gol sonrası sevinçtir. Hatta bazı sevinçler, atılan golün önüne geçer. Bu unutulmaz anlar, başka futbolcular tarafında da taklit edilir ve yıllar boyu yaşatılır. Ben de bazı unutulmaz gol sevinçlerini mercek altına aldım, gelin bir göz atalım.

Bebeto / 1994 :

1994 Dünya Kupası'nda Brezilya çeyrek finale çıkar. Çeyrek finalde rakip Hollanda'dır. Brezilya'nın en önemli oyuncularından biri olan Bebeto'nun da maçtan 2 gün önce bir oğlu olmuştur. Bebeto, oğlunu ve sağlık durumunu çok merak ediyordur. Maçta Brezilya, Romario'nun golü ile 1-0 öne geçer. İkinci gol ise Bebeto'dan gelir. Fakat daha çok hafızalara bu gol değil, gol sonrası sevinç kazınacaktır. Bebeto attığı golden sonra yanına Romario ve Mazinho’yu da alıp kollarını beşik gibi sallayarak gerçekleştirdiği o gol sevinci unutulmazlar arasında yer almıştır. Bebeto'dan sonra birçok kişi aynı gol sevincini yaptı ama ilkler unutulmaz diye boşuna dememişler, akıllarda hep Bebeto'nun o görüntüsü kaldı.



Roger Milla / 1990 :

1982 Dünya Kupası'nda Kamerun iyi bir performans göstererek akıllarda yer etmişti. O kupada 3 beraberlik alarak yenilmeyen Kamerun, 'Yenilmez Aslanlar' lakabını almıştır. 1990 Dünya Kupası'nda yine dikkatler Kamerun'un üzerinde değildi. Açılış maçında son şampiyon Arjantin'i yenen Kamerun büyük bir sürpriz yaptı. Daha sonra Romanya'yı 2-0 yenen 'Yenilmez Aslanlar' 2.tura adlarını yazdırmayı başardılar. 2.turda rakip Kolombiya'ydı. 0-0 berabere giden maça sonradan giren 38 yaşındaki tectübeli golcü Roger Milla, oyunun kaderini değiştirdi. Attığı iki gol ile Kamerun'u çeyrek finale taşıyan Milla, gol sevinçleriyle de hafızalara kazındı. Milla attığı gollerden sonra korner bayrağına gidip dans ederek, dünyaya futboldan zevk almayı öğretiyordu.



Brian Laudrup / 1994 :

Otilino Tenorio / 2006 :

Otilino Tenorio, 1980 doğumlu genç ve gelecek vaat eden bir golcüydü. Ekvator futbolunun en çok gol atan futbolcularından biriydi. Attığı golleri Spider-Man maskesi takarak kutluyordu. Aklımıza bu unutulmaz gol sevinci ile kazınmıştı. Fakat golcü oyuncu 2005 yılında bir trafik kazası sonucunda hayatını kaybetti. Tenorio'nun anısını yaşatmak isteyen Ekvadorlu futbolcular, 2006 Dünya Kupası sırasında Ivan Kavides'in attığı golden sonra maskelerini takarak unutulmaz gol sevincini tüm dünyaya tanıttılar.





Hugo Sanchez / 1986 :

Hugo Sanchez, Meksika ve Real Madrid tarihinin en golcü futbolcudur. Fakat Hugo Sanchez'i unutulmaz kılan başka bir durum ise gol sevinci olmuştur. 1986 Dünya Kupası'nda ev sahibi Meksika ile Belçika karşılaşıyordu. Azteca stadyumunu doldurmuş 100.000 kişi Hugo Sanchez'den gol bekliyordu. Hugo Sanchez'de bu beklentiye karşılık vererek Meksika'yı iki farklı öne geçiren golü atıyordu. Unutulmaz olan ise tabii ki gol sevinciydi. Futbol tarihinde ilk kez bir futbolcu bir golü parende atarak kutluyordu. Daha sonra bu gol sevincini Julius Aghahowa, Miroslav Klose, Obefemi Martins gibi futbolcular da kullansa da akıllarda hep Hugo Sanchez kaldı.



Pelé / 1970 :

Brezilya 1970 Dünya Kupası'nda, üçüncü şampiyonluğunun peşinde koşuyordu. Yarı finalde rakip İtalya'ydı. Bu dünya kupası, Pelé için son dünya kupası olacaktı. Yarı final maçına kadar birçok asist yapan 'Siyah İnci', hiç gol atamamıştı. İtalya karşısında Brezilya'nın ikinci golünü atan Pelé, turnuvanın en golcü futbolcusu Jarzinho tarafından havaya kaldırılmıştı. Bu tüm dünyaya verilen bir mesajdı. Bu gol lakabı kral olan bir oyuncunun taç giyme töreniydi. Havada asılı olan yumruk unutulmaz gol sevinçleri arasına girmeyi başardı.

MJ & MJ

Michael Jordan, Michael Jackson'a basketbol oynamayı öğretirken :



Michael Jackson, Michael Jordan'a dans etmeyi öğretirken :

Cumartesi, Haziran 26, 2010

Siyah İnciler Çeyrek Finalde


Gana 2.tur maçında Amerika Birleşik Devletleri'ni uzatma dakikalarında 2-1 mağlup ederek çeyrek finale kaldı. Böylece Gana, Kamerun ve Senegal'den sonra çeyrek finale yükselen üçüncü Afrika ülkesi oldu. Gana, 2006 Dünya Kupası'nda da 2.tur maçında Brezilya'ya 3-0 yenilerek elenmişti.

Gana'nın gollerini Kevin Boateng ve Gyan Asamoah atarken, ABD'nin tek golü penaltıdan London Donovan'dan geldi. Siyah İnciler'de Gyan Asamoah, Dünya Kupa'larında attığı dört gol ile en çok gol atan Afrikalı futbolcular listesinde ikinci sıraya yerleşti. İlk sıradaki Roger Milla'yı yakalamak için bir gole ihtiyacı var. Diğer ilginç bir not ise ABD'nin 2.tura kadar yükselmesine rağmen sadece 206 saniye maçı önde götürebilmiş olmaları oldu. Fakat ABD'nin kupaya ayrı bir tat kattığını da söylemeden geçmeyelim.

Sanırım iyi futbollarına rağmen Yankiler'in elenmesine en çok Hugo Chavez sevinmiştir. Hatta şuan Caracas sokaklarında Gana bayrakları ile tur atmak için hazırlanıyordur.

Voleybolda Rakipler Belli Oldu


Bu sezon transfer döneminde, flaş transferlere imza atan takımlarımızın Avrupa'daki rakipleri belli oldu. Avusturya'nın başkenti Viyana'da yapılan kura çekiminde erkeklerde Fenerbahçe, bayanlarda ise Fenerbahçe Acıbadem, Eczacıbaşı ve Vakıfbank Güneş Sigorta Türk Telekom'un rakipleri ve grupları belirlendi. Erkeklerde (E) Grubu'nda mücadele edecek Fenerbahçe'nin rakipleri Fransa'dan Tours VB, Rusya'dan Lokomotiv Belgorod ve İtalyan Sisley Treviso takımları oldu. Bayanlarda ise Fenerbahçe Acıbadem B Grubu'nda Rusya'nın Dinamo Moskova, Hırvatistan'ın ZOK Split 1700 ve İtalya'nın Norda Foppapedretti Bergamo takımlarıyla eşleşirken, Vakıfbank Güneş Sigorta Türk Telekom ise Rusya'nın Zarechie Odintsovo, Sıbistan'ın Kızılyıldız ve Polonya'nın Bank BPS Fakro Muszyna takımları ile (A) Grubu'nda yer aldı.

Cenk Akyol Yuvaya Döndü


23 yaşındaki genç basketbolcu Cenk Akyol Efes Pilsen ile 2 yıllığına anlaştı. Efes Pilsen altyapısından yetişen Cenk, geçen sezonu İtalya Ligi'nde Air Avellino'da geçirmişti. Cenk Akyol, daha önce Galatasaray Café Crown forması da giymişti.

Fenerbahçe Aykut Kocaman Dedi


Resmi site fenerbahce.org'ta yapılan açıklama :

Profesyonel Futbol Takımımızın Teknik Direktörlük görevine Sayın Aykut Kocaman getirilmiştir. Sayın Aykut Kocaman 28 Haziran 2010 Pazartesi günü takımımızın toplanmasıyla birlikte görevine başlayacaktır. Sayın Kocaman'ın imza töreni 29 Haziran 2010 Salı günü saat 14.00'de yapılacaktır. Sayın Aykut Kocaman'a görevinde başarılar diliyoruz.

Güney Amerika Fırtınası

2010 Dünya Kupasında grup maçları sona erdi. İlk etabın bittiği kupada en dikkat çeken durum Güney Amerika takımları oldu. Bildiğiniz üzere Güney Amerika'dan 5 takım katılıyor Dünya Kupasına. Bu beş takımdan dördü gruplarını birinci bitirdi, diğer takım Şili ise grubunda ikinci sırayı aldı. Yani Güney Amerika kayıpsız yola devam ediyor. Gelin sizlerle bir Güney Amerika değerlendirmesi yapalım.

Uruguay:

A grubunda mücadele eden Uruguay, grubunu birinci sırada bitirdi. Akılcı ve temkinli futbol oynaması ile dikkat çeken 'Gök Mavililer', kupanın gizli favorilerinden biri konumunda. Bu sezon toplam ellinin üzerinde gol atan Diégo Forlân-Luîs Suarez ikilisi Uruguay'ın en güvendiği iki isim. Savunmasında Diego Lugano'yu bulunduran Uruguay, kupanın gol yemeyen iki takımından biri konumunda.(Portekiz) Fakat kapanan savunmalara karşı çözücü silahları yok. Onlar için tek sıkıntı bu gibi gözüküyor. Yarı final için rakipleri, Güney Kore,ABD ve Gana olduğu düşünüldüğünde, Gök Mavilileri daha iyi yerlerde görmenin zor olduğunu düşünmüyorum.




Arjantin:

B grubunu ezip geçen Arjantin için en önemli avantaj tabii ki antrenörleri Diego Armando Maradona. Maradona'nın Arjantin'de bir ilah olarak görüldüğünü söylersek, futbolcular üzerindeki etkisini siz düşünün artık. Gerçekten takım çok iyi motive olmuş durumda. Bence kupayı en çok arzulayan takım Arjantin. Tangocuların hücum hattı ise akıllara durgunluk verici. Messi, Tevez, Higuain, Diego Milito ve Martin Palermo turnuvanın en zengin hücum hattını oluşturuyor. Fakat savunmalarının hücumları kadar iyi olduğu söylenemez. Grup maçlarında 1 gol yeseler de, kontra atak oynayan ekiplere karşı zorlanabilirler. Onları final yolunda, Almanya-İngiltere eşleşmesinin galibi bekliyor olacak.



Paraguay:

Paraguay, F grubunu birinci sırada bitirerek büyük bir başarıya imza attı. Kadrosunda zor anlarda kurtarıcı olabilecek Arjantin doğumlu Juan Barrios ve Santa Cruz gibi iki önemli isim bulunuyor. Enrique Vera ise diğer dikkat çeken isim. Takım oyunun ön planda tutan Paraguay'ın çeyrek final oynaması sürpriz olmaz.



Brezilya:

Brezilya, 'joga bonito' yani güzel futbol felsefesinden ayrılarak, modern futbola ayak uydurmuş gözüküyor. Eski Brezilya savunma oyuncusu Dunga, takıma kontrol futbolunu benimsetmiş. Önceki turnuvalara göre daha sağlam ve dengeli gözüken sambacılar, turnuvanın favorilerinden biri konumunda. Kapanan savunmalara karşı Robinho ve Elano gibi çözücü oyuncuları da kadrosunda bulunduran Brezilya'nın en önemli artısı savunması olarak gözüküyor. Lucio ve Juan'ın uyumuna Maicon'un üstün performansı eklenince, Brezilya rakipleri için korkutucu bir takım haline gelebiliyor. Fakat turnuvanın iyi ekiplerinden Şili karşısında dikkatli olmalılar. Cesur bir futbol anlayışındaki Şili karşısında, sakin kalırlarsa Brezilya tura yakın olan takım olur.



Şili:

Şili H grubunu İspanya'nın ardından ikinci sırada bitirdi. Turnuvanın bence en güzel futbolunu oynayan Şili, cesur futboluyla dikkat çekiyor. Göze hoş gelen ve açık futbolu tercih eden Şili, son vuruşlarda sıkıntı yaşıyor. Şili tarihinin en golcü futbolcusu Humberto Suazo'nun sakat olması onları bir adım geriye götürdü. Bu eksikliğe rağmen Alexis Sanchez, Arturo Vidal, Matias Fernandez, Jorge Valdavia iyi performansları ile takımı ikinci tura taşıdılar. Brezilya karşısında sürpriz arayışında olacak Şili, akıcı ve tempolu futbolu ile hafızalara kazındı şimdiden.

Cuma, Haziran 25, 2010

Hafızalarda Yer Edinen Hakem


Meksikalı hakem Marco Rodriguez, izleyenlerin hafızalarına kazındı. Fakat hafızalarda kalma nedeni çaldığı düdükler değil, bizzat kendi şekli.

Meşin Yuvarlaklar

2010 Dünya Kupasında futbolcular tarafından en çok eleştirilen eleman resmi top Jabulani. Bende Dünya Kupasındaki resmi topların tarihine inmek istedim. 1970'ten beri Adidas'ın ürettiği toplara gelin bir göz atalım.

1970 Mexico / Telstar



1974 Batı Almanya / Telstar Durlast



1978 Arjantin / Tango Durlast



1982 İspanya / Tango Espana



1986 Mexico / Tango Azteca



1990 İtalya / Etrusco Unico



1994 ABD / Questra



1998 Fransa / Tricolore



2002 Japonya-Güney Kore / Fevernova



2006 Almanya / Teamgeist



2010 Güney Afrika / Jabulani


Globalleşen Panzerler

1933 yılında Adolf Hitler, Almanya yönetimini ele geçirip, III.Reich'ı yani üçüncü imparatorluğu kurmuştu. Antisemitizm ve antikomünizm görüşününde olan Hitler, ülkedeki azınlıkları, Büyük Almanya'nın güçlenmesinde ayak bağı olarak görüyordu. Çoğu Yahudi olmak üzere birçok azınlığı ülkeden göç ettiren Führer, geride kalanları ise değişik yollar ile idam ettiriyordu. 1933-1945 yılları arasında tüm Avrupa'da 6 milyon azınlık katledilmişti. Bunların birçoğu Çingeneler ve Yahudiler olmuştu.

Fakat Adolf Hitler'in doğu cephesinde çok sayıda yaptığı taktiksel hatalardan ötürü 2.Dünya Savaşı Almanya açısından kaybedilmişti ve Nazi Almanyası da böylece bitmişti. (8 Mayıs 1945)



Yıllar yılları kovaladı. Her ülke gibi Almanya'da büyük değişimler geçirdi. II.Dünya Savaşından sonra ülke ikiye bölündü. Batı(Federal) Almanya NATO tarafını, Doğu Almanya Sovyet tarafını seçmişti. Fakat ülkede büyük bir iş gücü açığı vardı. Savaşta 10 milyon Alman ölmüştü. Sanayileşmek isteyen Almanya, birçok ülkeden işçi talebinde bulundu. En çok göçü de gelişmemiş ve gelişmekte olan ülkelerden aldı. Bunların en önemlisi tabii ki Türkiye idi.




Daha sonraki yıllarda 1989 Berlin Duvarı yıkıldı, Sovyetler Birliği dağıldı. Almanya bir bayrak altında birleşti. Federal Almanya Cumhuriyeti kuruldu. Ülkede demokrasi ortamı oluştu. Toplumun birleşmesi birçok sosyal aktiviteye de yansıdı. Bunların en önemlisi de futbol oldu.

Almanlar, futbolda hep başarılı bir ülke olmuşlardı. Franz Beckenbauer, Gerd Müller, Lotharr Matthaus, Andreas Brehme, Karl Heinze Rummenigge, Jürgen Klinsmann ve Michael Ballack gibi bir çırpıda sayabileceğimiz önemli futbolcular yetiştirmiştir. Kazandıkları 3 Dünya Kupası ve oynadıkları 7 Dünya Kupası finali başarılarının kanıtı gibi duruyordu.


Gerard Asamoah

2000 yılından önce Almanya kadrolarında göçmen halktan çok az sayıda futbolcu olurdu. Fakat globalleşen dünyada Almanya kadrosunda Alman kökenli futbolcu bulmak zorlaştı. Bu durum Almanların oyun stilini de etkiledi. Eskiden disiplinli, makine düzeninde oynayan Almanlar, şimdi daha serbest ve dağınık bir futbol oynuyor. Yetenek kısmı daha ön planda şimdi Panzerlerde. Bu yazıyı yazmamın temelinde Almanya'nın 2010 Dünya Kupasındaki kadrosu yatıyor. Şöyle ki Almanya'nın kadrosunun incelediğimizde ;

*Jerome Boateng - Gana
*Serdar Tasci - Türkiye
*Dennis Aogo - Nijerya
*Sami Khedira - Tunus
*Marko Marin - Bosna Hersek
*Mesut Özil - Türkiye
*Piotr Trochowski - Polonya
*Mirovlav Klose - Polonya
*Mario Gomez - İspanya
*Lukas Podolski - Polonya
*Cacau - Brezilya

Evet, kadrodaki 23 futbolcunun on biri yabancı kökenli.Bu sayı önümüzdeki yıllarda daha da artacak. Belki de Almanya kadrosunda, Almanlar azınlık konumunda olacak. Tabii ki buna en çok ülkeyi 12 yıl boyunca ari(saf) ırk haline getirmeye çalışan Hitler üzülecek. Bizde ona "Üzülmeyiniz Führer'im, dünya değişiyor, artık bu dünya sizin bildiğiniz dünya değil. Bu dünya modern dünya, bu dünya globalleşen dünya. Bu dünyada artık millet ayrımı yok, herkes kardeşçe yaşıyor." diyeceğiz. Değil mi ?

Not: Global, bütün dünya ölçüsünde, geniş bir bakış açısıyla konuları ele almak demektir.


  ©EmreCeSpor - Todos os direitos reservados.

Template by Dicas Blogger | Topo