.

Perşembe, Ekim 28, 2010

Netice Değil Hatice de Sorun Var














Euroleague ikinci hafta maçında Fenerbahçe Ülker'i zorlu bir karar maçı bekliyordu. Ya yolunu düzene sokup, hedefleri doğrultusunda ilerleyecekti ya da geçtiğimiz iki sezondaki gibi ite kaka istikrarsız bir şekilde devam edecekti. En azından oyun olarak olmasa da görüntü olarak hatasız geçmeliydi Fenerbahçe Ülker bu engeli. Bu yol ayrımı için kötü bir deplasmandı Zagreb.

Fenerbahçe Ülker bu akşam tüm olumsuz etmenlere rağmen zorlu bir maçın altından kalkmayı başardı. Hakem, taraftar ve formda olan genç Hırvat basketbolculara karşı önemli bir galibiyet alındı Drazen Petrovic Salonu'nda. Sanırım bu galibiyete en çok sevinen Neven Spahija olmuştur. Takım düzeni tam oturmamışken Euroleague'de kayıpsız gitmek mükemmel oldu Hırvat koç için. Ancak çoğu zaman harala gürele oynanan basketbol ve top kayıpları negatif yönde en çok dikkat çekenler. Haftaya yine deplasmanda Regal Barcelona maçı olduğu düşünüldüğünde bu eksiklikleri bir an önce gidermeli sarı lacivertli ekip. Yoksa netice cephesinde de darbe alabilir.

İlginç İsimler #2

Jonathan Reis
PSV Eindoven son yılların en farklı skoru ile Feyenoord'u yendiğinde golleri kim atmış diye bakınıyordum internette. "10 gol işte kaleci dışında herkes gol atmıştır hehe" düşüncesinde maç sonrası skor tablosuna göz gezdirirken bir futbolcu dikkatimi çekti. Futbolcunun gözüme takılma sebebi attığı goller falan değil, sahip olduğu isimdi. 21 yaşındaki Jonathan Reis PSV'nin bu yıl ki cevherlerinden. Feyenoord maçından sonra Vitesse ağlarına da bir gol bırakan genç Brezilyalı forvet Avrupa'da umduğunu bulamayıp, bir gün Türkiye'ye gelirse çok ilginç olur. Bakarsınız milli takımdaki forvet sıkıntısına çare olması için Türk bile yapılır, adı da Can Atahan Reyiz olur.

Pazar, Ekim 24, 2010

Bu Sefer Bozulur Mu ?


Son 5 yılda Kadıköy'de oynanan Fenerbahçe - Galatasaray derbileri öncesinde devamlı aklıma gelir oldu şu cümle; bu sefer bozulur mu totem ? Evet, 5 yıldır hep aynı tedirginlikle başladığımız maçlar zafer sarhoşluğu ile sonuçlanıyordu. Adettendir diyerek yine aynı tedirginlik var maça 6 saat kala.

Ayrıca Türkiye'nin ve dünyanın yazısız kanunu gibidir, teknik direktörünü değiştiren takımlar ilk maçlarında başarılı olurlar. Eski Kadıköy mağduru Hagi'nin Galatasaray'ı bu sefer başarabilecek mi, yoksa geleneksel terbiye 11. yaşına mı basacak. Heyecan ve merak içinde bekliyoruz dünya derbisini.

Beşiktaş Seninle Ölmeye Geldik


Okuyanlar, takip edenler bilir rengim bellidir. Ancak her ne kadar rengim belli olsa da takım apaçiliği yapan biri değilim. Bir Fenerbahçeli olarak Çarşı grubunun duruşuna, bestelerine sempati duyarım, küfür edilmediği sürece. Son haftalarda her Beşiktaşlının ağzından düşmeyen 'Beşiktaş Seninle Ölmeye Geldik' bestesini çok beğendim. Bence son yıllarda yapılmış en iyi tribün bestelerinden biri. Takım tutmayan, tarafsız olanları rahatlıkla Beşiktaşlı yapabilecek bir havası var. Rakiplere küfür eden besteler yerine bu tip marşlar tribünlerde pozitif bir görüntü yaratıyor gerçekten.

Besteyi dinlemek için buradan buyurun.

Perşembe, Ekim 21, 2010

Arkasında Durmak


















Adam arkasında duruyor beyler !

Pazartesi, Ekim 18, 2010

Tipik Ziya Doğan Takımı












Ziya Doğan Anadolu'nun müzmin gezici antrenörlerindendir. Bir sezon içerisinde kendisini üç farklı takımda görmemiz mümkündür. Ancak hangi takımda görürsek görelim değişmeyen bir şey var Ziya Doğan'da. Asla ve asla değişmez bu ilke; anti-futbol.

Yıllardır bilimum Anadolu takımında yoldaşı Ayman Abdelaziz ile uyguladığı mentaliteyi bu sezon da Iraklı Basem Abbas ile uyguluyor Ziya Paşa. Rakibe vur, yere düşür, gözünü korkut, hatta uzun süreli sakatla. İşte Ziya Doğan'ın müthiş taktiği bu. Nasıl olsa kendi takımında tekniğe dayalı oynayan futbolcu yok, önüne geleni biç sahada. Sonra da gel anlat insanlara Alex'in yedeği var mı diye.

Evet vardı Alex'in yedeği, Özer Hurmacı. Ancak Ziya Doğan'ın jokeri Basem Abbas izin vermedi Özer'in Fenerbahçe'nin ve Türk futbolunun yeni umudu olmasına. Daha maçın başında girdi ayağına, kırdı daha önce de kırılan sol ayak tarak kemiğini. Bakalım ne kadar sürecek bu garip ve çirkin mentalite. Ziya Doğan ölünce mi ? Yoksa artık biri buna dur deyince mi ?

İlk Haftada Gülen Taraf Tofaş


İlk olarak Bursa'daki taraftar kitlesinden bahsetmek gerekir, istenen düzeydeydi (ne kadar sonlara doğru işin içine futbolu karışıtırıp saçmalasalar da). Maça Karşıyaka'da Birkan Batuk iyi başladı, etkili dış şutlarıyla takımını skorda öne taşıdı. Yeni nesil iki atlet uzun Furkan Aldemir (maçı 15 sayı 12 ribaundla bitirdi) - İlkan Karaman eşleşmesini izlemek büyük keyif verdi açıkçası. İlk çeyrekte göze en çok çarpan konu Karşıyaka'nın geri koşma problemiydi. Tofaş bunu Can Altıntığ ve Austin Nichols ile yakaladığı hızlı hücumlarla iyi değerlendirdi ve çeyreği 25-24 önde kapadı. Maçın en güzel hareketlerinden olarak, tecrübeli isim Onur Aydın yüksek posttan backdoor katı yapan Austin Nichols'a enfes bir asist yaptı ve bu şık hareket coach Nihat İziç'ten bile alkış aldı. Ayrıca Karşıyaka hücumda Toolson'ı çok arıyor, Osiris Eldridge iyi bir şütör olabilir fakat belli bir noktada takılıyor oyun zekası olarak. İkinci çeyrekte masa hakemlerinin aksaması baş hakem Recep Ankaralı'yı isyan noktasına getirdi. Bu duruma kaçan şutlar da eklenince ikinci çeyrek daha durağan geçti. Son FB Ülker maçının yıldızı Tomislav Ruzic 8 sayıda kalırken, Austin Nichols ve Osiris Eldridge'in karşılıklı 12'şer sayısıyla ev sahibi Tofaş ilk yarıyı önde kapadı (40-39).

Devre arasında hemen önümde ailesiyle maçı izleyen minik bir çocuğun anlamasa da taraftara alkışla tempo tutması çok hoştu. Çok klişe fakat tribünlerde görmek istenen görüntülerden bir tanesiydi sanırım.

İkinci yarıya Tofaş hızlı başladı ve farkı çift haneler sınırına getirdi. Bu dakikada coach Hakan Demir'den önemli bir hamle geldi ve coach takımını 4 kısaya çevirdi (tek uzun Furkan Aldemir). Eleştirdiğim Osiris Eldridge bu farkı bireysel performansla eritip takımını maça tekrar ortak etse de hemen ardından birkaç tercih hatasıyla tekrar beni haklı çıkarttı. Karşıyaka'nın iki genç yıldızı Birkan Batuk ve Furkan Aldemir saha içinde çok iyi anlaşıyorlar. Kulübün geleceği, yapılacak doğru hamlelerle çok daha iyi olabilir bu ikili üzerinde. İkinci devrede göze çarpan bazı şeyler aktarmak isterim; en başta coach Nihat İziç'in bazı oyuncular üzerindeki komutları dikkat çekiyor. Can Özcan, Fırat Töz, Orçun Göllü gibi oyuncular potaya hiç bakmayıp hemen pas verecek takım arkadaşı arıyorlar. Ekstra katkı almadan maç kazanması pek kolay değil. Yine bir Tofaş uzunu yine güzel asist; bu sefer İlkan Karaman tam saha mesafeli müthiş bir pas ve Can Altıntığ hızlı hücumu bitirdi. Akranı Fırat Töz bu pası fazlasıyla kıskanmış olmalı. Karşıyaka coachu Hakan Demir 4 kısayı tadında bırakamayınca öne geçmesiyle yakalanması bir oldu. Can Altıntığ'ın azimli oyunuyla Tofaş tekrar maça ortak oldu. Nihat İziç parkede pek aklıselim davranamıyor. O nasıl bir sinirdir öyle, korkuyorum kenarda kalp krizi geçireceğinden. Maça bir sakinleştiriciyle çıksa hem nöronlarını korur hem de gırtlağını. Son hücumu Birkan Batuk'la değerlendiremeyen Karşıyaka Bursa'dan 77-73 mağlup ayrıldı. Tofaş'ta en skorer isim 18 sayı ile Austin Nichols olurken, Karşıyaka'da maçın en skoreri Osiris Eldridge'in 23 sayısı galibiyete yetmedi.

Pazar, Ekim 17, 2010

Bandırma'da İlk Tango

Bandırma'da artık alıştığımız bir basketbol atmosferi vardı bugün. Bu iki güçlü takımın çarpışması için seyirciler yerlerini almıştı bir pazar öğle sonrasında.

Banvit maça Chuck Davis ve Lance Williams'a alçak postta top indirerek başladı. FB Ülker ise Darjus Lavrinovic'i dışarı çekerek hem şutundan faydalandı (maçı 4/6 üçlükle bitirdi) hem de L. Williams'ı pota altından uzak tutmayı amaçladı. Vidmar ise fırsatçı golcü rolünde hücum ribaundlarını topladı. Bal yapımı yüksek okulundaki derslerini aksatmış hayta bir öğrenci gibi yarım yamalak yapıyordu bu işi. Ribaund al, kaçır, tekrar al, tekrar kaçır. İstatistik dağ oldu böylece.

Sinirimi zıplatmakta zirveye oynamaya meyilli, inanılmaz tercih hataları yapan siyahi dış oyunculara Antonio Graves'i de ekler, ayrıca Orhun Ene'ye Tanrı'dan sabır dilerim.

 Damir Mrsic'i takım elbiseyle coach Neven Spahija'nın yanında görmek beni pek mesut etti; oyunculuğu ardından kenar yönetiminde görev alan simalara her daim farklı bir sempati duymuşumdur.

Hücum ribaundu farkı çığ gibi büyüyordu. İkinci periyot bitimine 3 dakika kalmışken 8 hücum ribaundu yapmış olan FB Ülker (Banvit ise sadece 1), momentumu kendine çevirmeye başlamıştı ki yerinde gelen bir molayla takımını tekrar maçın içine dahil etti coach Orhun Ene ilk yarı bitiminde. (36-36)

İkinci yarıda yeni transfer Hırvat Marko Tomas kendini gösteriyor, fakat bir görev adamı olarak! Şutlarında istediği isabeti bulamasa da yaptığı etkili savunma ile rol ayrımı yapmaksızın takımda kendine yer bulmak istediği aşikar.

İkinci yarının ilk 5 dakikasında Spahija yine seri bir manevrayla ibreyi kendine çevirmekteydi ki bu sefer Orhun Ene molasız raya oturttu takımını. Sahadaki oyuncular kadar hakem masalarının sağında ve solundaki yetkili kişiler de kıyasıya mücadele içindeydiler.

Son çeyreğe de eşitlikle (53-53) girildi. Parkede maçın hakkını veren bir mücadele vardı. Chuck Davis'in müthiş performansıyla son çeyrekte nakavt olmaktan kurtuldu Bandırma ekibi.

Chuck Davis tüm FB Ülker uzunlarına eşleşme sorunu yaşattı fakat yüksek yüzdeyle attığı 20 sayı takım arkadaşlarından beklenen katkı gelmeyince galibiyete yetmedi. Sarı-Lacivertliler'de ise Darjus Lavrinovic 24 sayıyla maçın en skorer ismi oldu. Maç boyunca birbirinden kopamayan skor çifti, maç sonuna doğru tecrübe farkıyla FB Ülker tarafına doğru minik bir ivme gösterdi ki maçın anahtarı da buydu. Ve gelen bu maç sonu performansıyla Spahija'nın takımı Kara Ali Acar kalesinden sağ çıkmayı başardı (67-70).

The Jordan Challenge























EA Sports'un NBA üzerindeki hanedanlığına son veren 2K Sports, son sürümünde piyasayı tamamen dağıtacak bir hamle yaptı. Daha önce hiçbir basketbol oyununda yer almayan Michael Jordan'ı oyun içine katmayı başaran 2K Sports oyuncuların büyük beğenisini kazandı. Sırf oyun içindeki The Jordan Challenge Mode için alınması gereken NBA 2K11'i alamayanlar için oyunu biraz tanıtmak istedim.

The Jordan Challenge oyunun en dikkat çeken bölümü. Bölümün içinde Michael Jordan'ın basketbol hayatında yaptığı 10 tane görev var. İsterseniz sırasıyla bu 10 göreve göz atalım.


1The Arrival :
         20 Nisan 1986, Boston Celtics'e karşı - Doğu Konferansı birinci tur ikinci maçı.

- 63+ sayı atmak
- %50+ saha içi isabet 
- 6+ asist 

269 Points :
        28 Mart 1990, Cleveland Cavaliers'e karşı - Normal sezon maçı.

- 69+ sayı
- %50+ saha içi isabet
- 6+ asist
- Maçı kazanmak

3Shootout :
         1990, Atlanta Hawks'a karşı - Normal sezon maçı.

- Dominique Wilkins'ten fazla sayı atmak
- Dominique Wilkins'i 25 sayının altında tutmak
- 5+  asist
- Maçı kazanmak 

4Bad Boys :
         26 Mayıs 1990, Detroit Pistons'a karşı - Doğu Konferansı Finali ikinci maçı.

- 47+ sayı
- 4+ asist
- Maçı kazanmak

51991 NBA Finals :
           2 Haziran - 12 Haziran 1991, Los Angeles Lakers'a karşı - NBA Final serisi.

- 31+ sayı ortalama
- %55+ saha içi isabet ortalama
- 11+ asist ortalama
- Seriyi kazanmak

6The Shrug :
         3 Haziran 1992, Portland TrailBlazers'a karşı - NBA Finalleri dördüncü maçı.

- İlk yarıda 35+ sayı
- İlk yarıda 6+ üçlük isabeti
- Clyde Drexler'ı 20 sayının altında tutmak
- Maçı kazanmak

7.  Double Nickel :
         28 Mart 1995, New York Knicks'e karşı - Normal sezon maçı.

- 55+ sayı
- %55+ saha içi isabet
- 2+ asist
- Maçı kazanmak

8Father's Day Victory : 
          16 Haziran 1996, Seattle Supersonics'e karşı - NBA Finalleri altıncı maçı.

- 22+ sayı
- 9+ ribaund
- 7+ asist
- Maçı kazanmak

9The Flu Game :
         11 Haziran 1997, Utah Jazz'a karşı - NBA Finalleri beşinci maçı.

- 38+ sayı
- 7+ ribaund
- 5+ asist
- Maçı kazanmak

10Michael Jordan's Last Dance :
           14 Haziran 1998, Utah Jazz'a karşı - NBA Finalleri altıncı maçı.

- 45+ sayı
- 4+ top çalma
- 1+ asist
- Maçı kazanmak.

Bir Efsanenin 'Teklemesi'



















Aslında 'Efes Pilsen'in suçu ne?' gibi aptal bir başlık bu yazıya pek bir uyuyor. Ama henüz bu kadar alçalmadım. Neyse efendim Efes Pilsen'i bir kavrama benzetmek gerekirse, Türk basketbolunun Ernesto Che Guevara'sıdır. Kazandığı Koraç Kupası, senelerce ligi domine etmesi, Türkiye Kupaları, Reis-i Cumhur Maçları ülke basketboluna kademeleri hızlı hızlı atlatmış ve ışık hızında bir basketbol devrimini kendi bünyesinde başlatıp tüm ülkeye yaymıştır. Bazı dönemler karşısına dikilen geçici rakipler otoritesini sarsmıştır tabii ki fakat hanedanı tahttan indirmeye yetmedi bu 'gayr-ı meşru' başarısızlıklar.

Pek bu işlere karışmasını, bu işleri basketbola karıştırmasını sevmem. Fakat basketbolla, hatta sporla ilgisi alakası bulunmayan bir kuruluşun; 'gençleri kötülüklerden uzak tutmak' başlığı altında alkol firması üzerine kurulu bir lokomotifi raydan çıkarma eğilimi, en hafif tabirle abesle iştigaldir. Etrafta dolanan bir sürü mini boy Polat Alemdar rol motifinin çıkış kapısı basketbol olabilecekken onları bu beladan kurtarma yöntemlerinden birini çöpe atmaya kalkışmak ne kadar da acizce. Bir futbol ülkesinde kendisine özel basketbol seyirci kitlesi yaratmış bir kulübe sataşmak, kulübü kapatmayla tehdit etmek, binilen dalı kesmekten ötedir.

Ne kadar nihai emellerine ulaşamasalar da yıpratmayı başardılar ve kulübü ekonomik yönden hafif bir buhrana sevk ettiler. Bunun ilk örnekleri Mario Kasun'un ve Charles Smith'in kontratlarının uzatılmaması, üzerine Miroslav Raduljica gibi geleceğe yönelik bir genç uzun ile Andrew Wisniewski gibi orta halli bir yabancı takviyesi olmalı. Sorunları olan Igor Rakocevic'in gönderilmemesi sadece yüksek meblaalı kontrata bağlanmamalı. Yeni coach Velimir Perasovic'in Tau Ceramica'dan eski öğrencisi Sırp skorer. Ergin Ataman'la anlaşamamasından sonra gelen coach değişikliği ile huzura kavuşabilir, belki de kavuşamaz.

Mario Kasun'un kaybından sonra uzun rotasyonunda beklenen sıkıntı, ham uzun Miroslav Raduljica'nın talihsiz sakatlığıyla katlanarak artmakta. Saf 5 numaradan yoksun kalan pota altı sertliği için kısa süreli bir kontratla Fabricio Oberto'ya gidilmesi, çaresizlik durumunda denize düşenin yılana sarılma hadisesi ile denk düşüyor. Erwin Dudley (a.k.a. Ersin Dağlı, ki alışmamış duvarda çivi durmaz gibi gereksiz bir çeviri yapmama sebep oluyor bu devşirme, hoşuma gitmiyor bu ismi) 5 numara için kısa kalıyor. Geçen sene İplikçi Nedim'i andıran usta antrenör Dusko Vujosevic'le peri masalı yazan Partizan'ın atletik ve ribauntçu uzunu Lawrance Roberts ise iyi bir 4 numaradan öteye gidemez şu saatten sonra. Bostjan Nachbar yine vücut diliyle 'uzun oynamak istemiyorum' isyanlarında fakat coach Velimir Perasovic adına meşhur helvanın yapımı için, un ve şeker mevcut lakin süt eksiği var. Kerem Gönlüm'ün müthiş geri dönüşü bu rotasyonu ayakta tutmaya yetmeyebilir ki sürpriz Antalya Belediye mağlubiyetinde dinlendirildiği belirtildi ve maç boyunca Efes Pilsen pota altı sıkıntı yaşadı.

Guard rotasyonu kalabalık. Dünya Şampiyonası'nda tüm dünyaya net bir ders veren 12 Dev Adam'ın as iki guardı ve Andrew Wisniewski bir sezonu rahatlıkla beraber götürebilirler fakat dakikaları dağıtmak coachun elinde.

Coach tercihi olarak şahsi fikrimi belirteyim; benim bir antrenöre karşılıksız güvenmem için Yugoslav veya Litvanya kökenli olması kafi. Baş karakterimizin de Hırvat olması, disiplinli ve basketbolun doğrularını oyuncularına dikte ettiren yapıda olması önemli detaylar. Efes Pilsen yönetiminin artıları hanesinde başı çekiyor coach tercihi. Sadece az bir alışma vakit aralığına ihtiyaç duyabileceği kanısındayım takım ve ülkeyi tanımak için. Sonrasında ise şunu dile getirmek pek uygun duruyor: ' Güzel günler göreceğiz, güneşli günler... '

Cumartesi, Ekim 16, 2010

Bağlılığı/Sadakati Hissediyorum














Aslı " I Feel Devotion" olmakla beraber her duyduğumda içimdeki basketbol aşkını zirveye tırmandıran nidadır. Yeni adıyla Turkish Airlines Euroleague kurumunun sloganıdır ayrıca. Avrupa'da basketbolun iş başı yapmasıyla assolist de sahneye çıkıyor pazartesi akşamı (Evet ilginç olarak bu sene pazartesi akşamlarına maç koyacak sanırım Euroleague yönetimi). 2010-2011 sezonu Pire'de dev bir maçla açılıyor. Bu müthiş şöleni bizlere mümkün mertebe maç yayınlayarak sunacak olan NtvSpor'a, basketbola katkılarından dolayı bireysel teşekkürlerimi sunarım. Sadece Fenerbahçe Ülker'in yayın haklarıyla yetinmeyip Türkiye Euroleague yayıncı kuruluşu olarak ön plana çıkıyorlar. Ayrıca Efes Pilsen'in maçları da hala Skytürk'te olmalı. Bu sene de Melih Gümüşbıçak'a talimiz gibi duruyor.

İşte ilk hafta programı;

18 Ekim Pazartesi

Olympiacos - Real Madrid 21.45 (NtvSpor)

20 Ekim Çarşamba

Fenerbahçe Ülker - Lietuvos Rytas 20.15 (NtvSpor)
Union Olimpija - Efes Pilsen 21.45 (SkyTürk)
Virtus Roma - Brose Baskets 22.00
BC Khimki - Asseco Prokom (Belirtilmedi)

21 Ekim Perşembe


CSKA Moscow - AJ Milano 19.15 (NtvSpor)
Zalgiris Kaunas - Partizan Belgrad 19.45
Caja Laboral - Maccabi Electra 21.30
Unicaja Malaga - Spirou Basket 21.45
Regal FC Barcelona - Cibona Zagreb 21.45 (NtvSpor)
Montepaschi Siena - Cholet Basket 22.00

İyi seyirler.

Nuri Şahin Rulez


Dün akşam oynanan Dortmund - Köln maçının 89. dakikasındayız. Köln'ün yıldızı Podolski Nuri'ye arkadan sert bir hareket yapıyor. Maç içerisindeki kazanma isteği ve hırs ile Nuri bu harekete çok kızıyor ve Podolski'nin üzerine yürüyor. Alman forvet de aynı sertlikte cevap veriyor bu tepkiye. Daha sonra bu ikili arasında sözlü tartışmalar oluyor. Olay dönüp dolaşıp geçen hafta oynanan Almanya - Türkiye maçının skoruna geliyor. Podolski Nuri'ye 3-0 yaparak milli maçı anımsatıyor.

Neyse faul kullanılıyor, maç devam ediyor. Sağ kanattan gelişen atakta ceza sahasının içerisinde top Nuri Şahin'in ayağına geliyor. Aslında Nuri topa kötü vuruyor ancak meşin yuvarlak rakibe çarpıyor ve havalanıyor. Sonrasında top kale çizgisini geçiyor 90+1'de. Tahmin edebileceğiniz gibi Nuri Şahin gol sonrasında santra noktasında yıkılmış olan Lucas Podolski'ye doğru koşuyor ve müthiş bir kapak yapıyor. Maçı Dortmund 2-1 kazanıyor, sarı siyahlılar çılgınca seviniyor. Maç sonunda ise Polonya asıllı futbolcu Nuri'den yaptığı hareketten dolayı özür diliyor ancak bu olay unutulmazlar arasına giriyor bile.

Olayın videosu için buraya göz atabilirsiniz.

Cuma, Ekim 15, 2010

Holigan Sorunsalı


















Cenova'da oynanan İtalya - Sırbistan maçı bitime 6 dakika kala tatil edildi. Sırp taraftarların çıkardığı olaylar yüzünden yarıda kalan Euro 2012 eleme maçında karşımıza önemli bir şahsiyet çıktı. Daha önceden adam yaralama ve kaçakçılıktan sabıkası olan Ivan Bogdanov Cenova'da yerini almıştı, hem de tellerin üzerinde.

Ancak bu sefer tedbirliydi korkunç Ivan. Kar maskesini kafasına geçirmiş, kendince tanınmayacağını sanıyordu. Fakat giydiği kısa kollu tişört ele verdi Sırp holiganı. Dövmeleriyle ünlü olan Ivan Bogdanov, İtalyan polisi tarafından bir otobüsün bagajında bulundu, sonra da basına afişe edildi.

Yakalanan korkunç Ivan ve arkadaşlarının üstünden neler mi çıktı ? Neler çıkmadı ki, her boyutta bıçak, çakı, matkap, golf sopası, kerpeten stat turnikelerinde ortaya çıkmayan emanetler. Avrupa maçlarında Türk taraftarların nasıl arandığını hatırlayınca biraz daha gülümsüyor insan.

Perşembe, Ekim 14, 2010

Nasıl Olur ?

Dün eve 7 gibi gelmiştim, aklımda iki şey vardı. Birincisi NBA 2K11 oynamak, ikincisi Fenerbahçe Ülker - Efes Pilsen arasındaki Cumhurbaşkanlığı Kupasını izlemekti. Yemek, cart curt derken saat 8 oldu ve ben de TV'nin karşısına kuruldum. Bir yandan heyecanlıydım, bir yandan da rahattım. Çünkü Efes Pilsen ve Fenerbahçe Ülker'i hem kadro olarak hem de sezon öncesi performansları olarak karşılaştırınca sarı lacivertli taraf bana göre çok daha üstündü.

Erwin Dudley ya da nam-ı değer Ersin Dağlı'ya pota altında bel bağlamış bir takımdı Efes Pilsen. Karşı da ise Oğuz Savaş, Kaya Peker ve Gasper Vidmar gibi üç tane önemli 5 numara vardı. Sırf bundan bile maçı rahat rahat Fenerbahçe Ülker'in kazanacağını düşünülebilirdi. Nitekim mücadele tüm bu istatistikler ve öngörüler eşliğinde başladı. Parke üzerinde neredeyse hiçbir şey yapamayan Efes Pilsen'e karşılık her şeyi rayına oturtmuş bir Fenerbahçe Ülker vardı. Durum böyle olunca fark ilk yarıda 16 sayıları buldu. İşte ben de tam o anda televizyonun başından ayrıldım. Çünkü çok geçerli bir sebebim vardı; NBA 2K11 oynamak.

Daha bir gün önce bilgisayarıma yüklemiştim ve oyunu doya doya oynamak için deli gibi sabırsızlanıyordum. Odama kuruldum, geçtim yatağın içine açtım bilgisayarı. Ben 'The Challenge Jordan' oynarken, Abdi İpekçi'nin parkelerinde meğersem işler tam tersine dönmüş. Büyük bir zevkle oyuna dalmışken, odamın kapısı hızla açıldı ve aynen şu cümle kulaklarımda yankılandı : "Ağbi Efes şampiyon oluyor." Kardeşimin söylediği bu cümle maçın son topunu kullanacak Fenerbahçe Ülker'in hücumundan önceydi. Fanatik Efes Pilsen taraftarı olan kardeşim, ben daha televizyonun karşısına geçemeden "Şampiyonuz, şampiyonuz." diye sevinmeye başlamıştı bile. İşte o andaki tepkim şuydu; Nasıl Olur ?

Cumartesi, Ekim 09, 2010

Vatan Haini Özil !?

 
Berlin'de oynanacak Almanya - Türkiye maçı öncesinde takımlardan çok Mesut Özil konuşuluyordu. Mesut baskıyı kaldırabilecek mi ? Gol atarsa sevinecek mi ? gibi sorular özellikle Türk medyasında en çok konuşulan konular olmuştu. 

Böyle bir ortamda başlayan maçta gelin görün ki Mesut Özil Almanya'nın ikinci golünü attı. Türk-Alman birçok kişi gol sonrasında Mesut'un ne yapacağına odaklanmıştı. Mesut da mantıklı davranarak ve geleceği düşünerek ( Türkiye'de oynanacak Türkiye - Almanya maçı ) attığı gole sevinmedi. Daha önce Hakan Yakın ve Eren Derdiyok'un da yaptığı gibi kendi adına doğru olanı yaptı genç futbolcu. Güzel futbolunun yanında hiçbir tahrik içeren harekette bulunmamasına rağmen bazı çevrelerce maç sonrasında vatan haini olarak ilan edildi. Ancak normaldi bu, 3-0'lık Almanya yenilgisinin yanında Mesut'un da gol atması can evinden vurmuştu bizleri. Çünkü biz Türkler duygusal biz milletiz, kaldıramayız aynı anda iki ulusal yenilgiyi.

Cuma, Ekim 08, 2010

Imagine


John Lennon'ın doğum günü bugün. Müthiş insanı bir kez daha hatırlarken efsane şarkısı Imagine'ını da anımsatmamak ayıp olur diye düşünüyorum.

Her şey hayal etmekle başlar der sevgili John şarkının bir bölümünde, çok da doğru der. Hayatınızın her alanında geçerlidir bu durum, her şey hayal etmekle başlar. Peki çocukluğunda hayranlıkla izlediği, dünyanın gelmiş geçmiş en iyi pivotuyla yan yana oynamayı da hayal etmiş midir Semih Erden ? Belki de aklının ucundan geçmiyordu Shaq ile aynı takım ile oynamak. Ancak hayat ilginç işte, bakın bugün Shaq ile Semih beraber antreman yapıyor ve Shaq Semih'e kardeşim diye hitap ediyor. O nedenle siz John'u dinleyin ve hayallerinizden asla vazgeçmeyin.

Çarşamba, Ekim 06, 2010

Bilica Out Yobo In


Afrikalı futbolcuların ön plana çıkan en önemli özellikleri çalışkanlık, sürat ve fiziki güç olarak gösterilebilir. Tabii bunların yanında mücadele ve hırs gibi iki temel özelliği de bir arada bulunduran bir Afrikalı futbolcu bulmuşsanız, asla fırsatı kaçırmamalısınız. Hele ki tüm bu özellikler bir defans oyuncusunda toplandıysa, o futbolcuyu transfer etmek için elinizi çabuk tutmanızda fayda var.

Uche'den beri sever Fenerbahçe taraftarı Afrikalı futbolcuları. Jay Jay Okocha'lar, Mosheu'lar, Stephen Appiah'lar hafızalarda taze olan diğer kara kıtanın futbolcuları. Transfer döneminin son hamlesi Yobo, şu ana kadar saha içerisinde çizdiği sağlam profil ile bu futbolcu kervanının yeni halkası olabilir. Sert, mücadeleci ve süratli görüntüsüyle Nijeryalı defans oyuncusu, sarı-lacivertli takımı büyük bir yükten ve acıdan kurtarabilir. Sahada ne zaman ne yapacağı belli olmayan Bilica'nın yerine bu tipte bir stoperin kadroda olması takıma ilaç gibi geldi. Umarım ilerleyen dönemlerde Bilica'nın pabucu dama atılır ve o pabuç bir daha damdan alınmaz.


  ©EmreCeSpor - Todos os direitos reservados.

Template by Dicas Blogger | Topo