Bir Efsanenin 'Teklemesi'
Aslında 'Efes Pilsen'in suçu ne?' gibi aptal bir başlık bu yazıya pek bir uyuyor. Ama henüz bu kadar alçalmadım. Neyse efendim Efes Pilsen'i bir kavrama benzetmek gerekirse, Türk basketbolunun Ernesto Che Guevara'sıdır. Kazandığı Koraç Kupası, senelerce ligi domine etmesi, Türkiye Kupaları, Reis-i Cumhur Maçları ülke basketboluna kademeleri hızlı hızlı atlatmış ve ışık hızında bir basketbol devrimini kendi bünyesinde başlatıp tüm ülkeye yaymıştır. Bazı dönemler karşısına dikilen geçici rakipler otoritesini sarsmıştır tabii ki fakat hanedanı tahttan indirmeye yetmedi bu 'gayr-ı meşru' başarısızlıklar.
Pek bu işlere karışmasını, bu işleri basketbola karıştırmasını sevmem. Fakat basketbolla, hatta sporla ilgisi alakası bulunmayan bir kuruluşun; 'gençleri kötülüklerden uzak tutmak' başlığı altında alkol firması üzerine kurulu bir lokomotifi raydan çıkarma eğilimi, en hafif tabirle abesle iştigaldir. Etrafta dolanan bir sürü mini boy Polat Alemdar rol motifinin çıkış kapısı basketbol olabilecekken onları bu beladan kurtarma yöntemlerinden birini çöpe atmaya kalkışmak ne kadar da acizce. Bir futbol ülkesinde kendisine özel basketbol seyirci kitlesi yaratmış bir kulübe sataşmak, kulübü kapatmayla tehdit etmek, binilen dalı kesmekten ötedir.
Ne kadar nihai emellerine ulaşamasalar da yıpratmayı başardılar ve kulübü ekonomik yönden hafif bir buhrana sevk ettiler. Bunun ilk örnekleri Mario Kasun'un ve Charles Smith'in kontratlarının uzatılmaması, üzerine Miroslav Raduljica gibi geleceğe yönelik bir genç uzun ile Andrew Wisniewski gibi orta halli bir yabancı takviyesi olmalı. Sorunları olan Igor Rakocevic'in gönderilmemesi sadece yüksek meblaalı kontrata bağlanmamalı. Yeni coach Velimir Perasovic'in Tau Ceramica'dan eski öğrencisi Sırp skorer. Ergin Ataman'la anlaşamamasından sonra gelen coach değişikliği ile huzura kavuşabilir, belki de kavuşamaz.
Mario Kasun'un kaybından sonra uzun rotasyonunda beklenen sıkıntı, ham uzun Miroslav Raduljica'nın talihsiz sakatlığıyla katlanarak artmakta. Saf 5 numaradan yoksun kalan pota altı sertliği için kısa süreli bir kontratla Fabricio Oberto'ya gidilmesi, çaresizlik durumunda denize düşenin yılana sarılma hadisesi ile denk düşüyor. Erwin Dudley (a.k.a. Ersin Dağlı, ki alışmamış duvarda çivi durmaz gibi gereksiz bir çeviri yapmama sebep oluyor bu devşirme, hoşuma gitmiyor bu ismi) 5 numara için kısa kalıyor. Geçen sene İplikçi Nedim'i andıran usta antrenör Dusko Vujosevic'le peri masalı yazan Partizan'ın atletik ve ribauntçu uzunu Lawrance Roberts ise iyi bir 4 numaradan öteye gidemez şu saatten sonra. Bostjan Nachbar yine vücut diliyle 'uzun oynamak istemiyorum' isyanlarında fakat coach Velimir Perasovic adına meşhur helvanın yapımı için, un ve şeker mevcut lakin süt eksiği var. Kerem Gönlüm'ün müthiş geri dönüşü bu rotasyonu ayakta tutmaya yetmeyebilir ki sürpriz Antalya Belediye mağlubiyetinde dinlendirildiği belirtildi ve maç boyunca Efes Pilsen pota altı sıkıntı yaşadı.
Guard rotasyonu kalabalık. Dünya Şampiyonası'nda tüm dünyaya net bir ders veren 12 Dev Adam'ın as iki guardı ve Andrew Wisniewski bir sezonu rahatlıkla beraber götürebilirler fakat dakikaları dağıtmak coachun elinde.
Coach tercihi olarak şahsi fikrimi belirteyim; benim bir antrenöre karşılıksız güvenmem için Yugoslav veya Litvanya kökenli olması kafi. Baş karakterimizin de Hırvat olması, disiplinli ve basketbolun doğrularını oyuncularına dikte ettiren yapıda olması önemli detaylar. Efes Pilsen yönetiminin artıları hanesinde başı çekiyor coach tercihi. Sadece az bir alışma vakit aralığına ihtiyaç duyabileceği kanısındayım takım ve ülkeyi tanımak için. Sonrasında ise şunu dile getirmek pek uygun duruyor: ' Güzel günler göreceğiz, güneşli günler... '
Seja o primeiro a comentar
Yorum Gönder