.

Pazar, Şubat 27, 2011

Umutlar İspanya'ya Sürüklenirken...








...hem savunma hem de hücum anlamında sezonun en önemli maçında uzunlara büyük iş düşecek, umarım büyük beklentiler yarattığımız sezonu yüzümüzün akıyla tamamlarız.

Pazar, Şubat 13, 2011

Geyiği Tedavi Etmek

İlk ve tek şampiyonluğunu kurulduktan 3 yıl sonra Lewis Alcindor ya da bizim 'müslüman çocuk' olarak tanıdığımız Kareem Abdul-Jabbar önderliğinde kazanan Milwaukee Bucks o günden beri şeytanın değil ayağını tırnağını bile kıramamakta. 1974 yılındaki Konferans şampiyonluğu ve dolayısıyla gelen 'NBA finalisti' lakabı ise köklü Milwaukee'lilerin gönüllerinin köşesinde duran diğer bir başarı. Bu küflenmiş başarıları tarihin karanlık köşelerine gönderenler ise bizzat Bucks'ın komşuları. Bucks taraftarına en çok komşu Chicago Bulls'un 90'lı yıllardaki performansını hayranlıkla izlemek değil de, diğer ufak komşular Wisconsin ve Michigan'ın da gölgesinde kalmak koymuştur.

Gelin görün ki 'Geyik'lerin 2000'li yıllarda umudu biraz olsun çoğalmıştı. Bu ümitsizliğin ve ezik duygunun kaybolmasının tek nedeni ise Amerika dışından ilk kez birinci sıradan draft edilen Andrew Bogut'tu. Avustralyalı olmasına rağmen Amerikan basketbol disiplininden geçmiş olan Bogut, Bucks'ın kilerin en diplerinde kalmış yüzünü aydınlığa çıkarabilecek bir potansiyele sahipti. Andrew Bogut kadroya katılırken bizi -Türkiye'yi- ilgilendiren tek nokta ise Ersan İlyasova'nın erken bir şekilde NBA'ye adım atışıydı. Gelin görün ki 18 yaşındaki -ki gayr-i resmi yaşı 22- yıldımızın yolu bahtsız bedevi konumundaki Milwaukee Bucks ile kesişti. 2 senelik git-gel döneminden sonra Ersan takımdaki ana rolünü kazandı. Tabii ki bu rolü kazanmasında Barcelona'da oynadığı sezonun büyük etkisi var. Ancak bu kazanç Ersan adına iyi mi oldu derseniz, oklar pek artıyı göstermiyor. All-Star olamasa bile o seviyede oynayıp, kendini tüm NBA'ye ispatlıyacağı takımın Milwaukee Bucks olduğunu düşünmüyorum Ersan'ın.
2005 yılından beri 2.13'lük pivotuyla yatıp kalkan Bucks, hâli hazırda 5 sezonda herhangi bir somut başarı elde edemedi. Ha, hemen atılıp sorarsanız 'peki bu sezon bi' cacık olur mu?' diye, şahsıma münhasır fikrimi bir duygu ikonu ile ifade etmek isterim; cık. Tabii 'bi' cacık olur mu?' ifadesi göreceli bir kavram. Bucks'ın alacağı galibiyet sayısının kaybedeceği maç sayısına değil eşit, yanına yaklaşacağını düşünmüyorum. An itibariyle de Milwaukee Bucks beni yanıltacakmış gibi gözükmüyor; 20-32. Her ne kadar rekortmen Cavs'in önünde olsalar da Pacers'ın 3,5 maç arkasında olduklarını söylersem durumu net olarak anlarsınız.
Bucks 1971 yılında yaban domuzu sanılarak 'domdom' kurşunuyla vurulmuş, 1974 yılında revire giriş yapmış ancak 37 yıldır revirden çıkamamış bir takım hüviyetinde. Bucks'ı revirden çıkaracak operasyonunun figüranlarının ne Carlos Delfino, ne Ersan İlyasova, ne Earl Boykins, ne de Brandon Jennings değil, operasyon kaptanı Andrew Bogut hiç değil. Eğer Bucks ölü sezonlarından biraz olsun sıkıldıysa ve şehirde ufak da olsa bir heyecan yaratmak istiyorsa kan değişimine gitmesi, gereken şart olarak karşımızda duruyor. Ya 'Geyik' son teknolojik aletlerle tedavi edilecek ya da kan kaybından ölmesi beklenecek.

Cuma, Şubat 11, 2011

Modern Kulüp Orduspor

Anne tarafının Ordulu olmasından dolayı Orduspor'a yabancı olmayan hatta doğru hamleler karşısında sempati duyduğum bir kulüptür Karadeniz temsilcisi. Dedem küçüklüğümde beni Trabzonsporlu yapmaya çalışırdı, garipti. Çünkü dedem Ordu doğumlu ve Orduspor tribünlerinden gelme biriydi. Demek ki o bile Orduspor'dan ümidini kaybetmişti ki "Fenerli olacağına Trabzonsporlu olsun." diyordu. Ancak yıl oldu 2011, işler ve şartlar değişti. Değişenler listesinin başında da Orduspor geliyor. Eminim bugün dedemin kucağındaki 4 yaşındaki Emre olsam, Ordusporlu yapılmaya çalışılırdım.

11 Şubat itibariyle Orduspor Bank Asya 1.Lig'in lideri. Yıllardır play-off çevresinden debelenen, ya play-off'u son anda kaçıran ya da play-off mücadelesinde yüzü gülmeyen bir kulüp görünümündeydi Orduspor. Şadi Çolak'ın gol kralı olduğu, mor ve beyaz renklerin dalgalandığı 19 Eylül Stadyumu'nda taraftarın yüzü tam olarak bir türlü gülmedi. Hep bir tebessüm vardı ama ağızlar kulaklara varacak seviyede değildi.

2009 yılına kadar "Ağbi gel şu kulübü devral" sistemiyle işleyen Orduspor, son başkan Nedim Türkmen ile doğru hamleler yaptı. Modern ve çağdaş kulüp olma yolunda önemli adımlar attı. İsterseniz önemli bir Süper Lig takımı olma yolundaki Orduspor'un atılımlarını inceleyelim.

1. Orduspor Store :

Modern bir kulübün temel ekonomik kaynaklarından biri lisanslı ürünlerdir. 24 Eylül 2010 tarihinde açılan Orduspor, açıldığı andan itibaren büyük ilgi görmüştü. Bölge halkının takımı özlemesi, forma fiyatlarının 25 lira olması, takıma duyulan aidiyet duygusu Orduspor Store'un başarılı olmasını sağlayacak başlıca nedenler. Orduspor Store Karadeniz gibi futbola aşık bir bölgede düzenli ve sağlam bir marka haline gelirse kulübe maddi açıdan çok şey kazandıracağı kesin.

2. Orduspor Taraftar Kart :

Bu uygulamanın en önemli etkisini Fenerbahçe'de görmüştük. 100.yılda satılan 100 bini aşkın taraftar kart hem kulübe hem de kart sahiplerine önemli faydalar sağlamıştı. Ordu gibi nüfusu 1 milyonu aşkın bir şehir için gayet mantıklı bir uygulama taraftar kart. Salı günü satışa çıkacak kart ile gerekli bilgiye bu ve bu adresten ulaşabilirsiniz.

3. Orduspor Dergisi :

Nedim Türkmen'in başkan seçilmesi ile birlikte yapılan hamlelerden biri de Orduspor Dergisi'ydi. Bir yılı aşkın süre önce yayına başlayan dergi kendi 'seviyesinde' kaliteli sayılır. Dergilere ve dergilerle ilgili bilgiye ulaşmak için bu adresi kullanabilirsiniz.

4. Mor Göden Kampanyası :

"Göden" kelimesi anne tarafından dolayı yabancı gelmiyor bana. Ordu'ya gittiğimde mutlaka bu hayvanı görüp, bu kelimeyi duyarım. Göden diye tabir edilen hayvan bildiğimiz kurbağadır, yöresel kullanım işte. Ancak Orduspor bu yöresel kullanımı çok daha yararlı bir projede kullanmayı hedefliyor. Mor Göden kampanyası tribünlerdeki küfürlü tezahüratları engellemeyi amaçlıyor. Sloganı ise;
Bundan sonra maçlara yengeniz Gödengül ile birlikte gidicez. Aman hacı, kötü tezahürat küfür müfür olmasın artık.
Kampanyanın üç afişine ulaşmak için buradan buyurun.

5. Sosyal Ağlarda Orduspor :

Halka ve taraftara açılmak günümüz futbol kulüplerinin en önemli görevlerinden biri. Orduspor buna kaliteli bir biçimde gerçekleştirmiş nadir Bank Asya 1.Lig takımlarından. Orduspor Twitter'da nerede derseniz burada, Facebook'ta nerede derseniz burada vesselam.

6. Fiorentina ile İşbirliği :

İtalyanın mor menekşesi AC Fiorentina ve Türkiye’nin mor menekşesi Orduspor Kulübü önemli bir işbirliğine imza atıyor.
Çarşamba günü Floransa’ya gidecek olan Orduspor Kulübü Başkanı Dr. Nedim Türkmenve Projeyi gerçekleştiren Başkan danışmanı Necmettin Çelikhan, AC Fioretina CEO’su Sandro Mencucci ve Sportif Direktör Pantaleo Corvino  ile buluşup beraber hem AC Fiorentina & Inter Milan maçını seyredecek hem de işbirliğinin imzalarını atacaklar. Anlaşmanın içeriğinde;A takımların sezon başı açılış maçını İstanbul’da yapmaları. AC Fiorentina A takım oyuncularının kiralık satın alma opsiyonu ile  Orduspor’a verilmesi. Altyapı teknik adamlarının bilgi alışverişi. AC Fiorentina’nın oyuncu izleme ve transfer politikalarını aktarması. Orduspor altyapı sporcularının AC Fiorentina kulübünde eğitim alması. Her iki takım ürünlerinin taraftar mağazalarında satışa sunulması. İşbirliği için özel ürünler üretilmesi ve satışa sunulması. İşbirliğinden doğacak gelirin belirli bir kısmının hayır kurumlarına bağışlanması konularını içeriyor 1926 yılında kurulan AC Fiorentina maçlarını 47.000 kapasiteli Artemio Franchi stadyumunda oynamaktadır, AC Fiorentina 2 defa Serie A, 6 defa İtalyan kupasını, 1 defa İtalya Süper Kupa ve 1 defa da UEFA Kupası şampiyonlukları elde etti. Sezona Süper lig hedefi ile başlayan Orduspor, sportif anlamda Bank Asya 1. liginde lider konumunu sürdürürken aynı zamanda yaptığı işbirliği ile Spor Toto Süper Lige idari ve vizyonelanlamda da hazır olduğunu gösteriyor.

Aslında yazıyı yazma amacım bu işbirliği anlaşmasıydı. Ancak yazmış iken bütün adımları yazalım dedim, hem de diğer faaliyetlerin okunabilmesi için bu maddeyi sona sakladım. Nice mutlu ve umut dolu yıllara Orduspor.

Pazar, Şubat 06, 2011

Sportif Gudubetler #2

Ben 5 vakit namaz kılan bir insanım, doping yapmam.
Doping yaptığı iddiaları üzerine Gençlerbirliği'nin defans oyuncusu Orhan Şam'ın verdiği ibretlik cevap.

Ankara Arena İzlenimleri #9

Serinin ilk 3 yazısını Efes World 9 için kalan 5 yazıyı da Dünya Basketbol Şampiyonası odaklı yazmıştım. 5 aylık bir aranın ardından Ankara Arena Günlüğü'mün 9 yazısı için bugün TBL All-Star maçındaydım. Gelin hep beraber bakalım günlüğe neleri not düşmüşüm.

Salon çevresinden başlamak lazım. Dünya Şampiyonası'ndan sonra bir hayli düzelme olmuş, kumlu kaldırımlar ve iş makineleri yoktu en azından salon çevresinde. Çocuklara yönelik organizasyonlar da, organizasyon ile ilgili günlüğe düştüğüm pozitif notlardan. Ancak salona giriş oldukça farklı oldu Dünya Şampiyonası'ndan. Herhangi bir dış güvenlik araması olmadan 3 kapıdan giriş yapıldı-ki Ankara Arena 8 giriş kapısına sahip bir salon.

Bu sefer ki gelişimde daha bir burjuva olmuştum. Efes World Cup ve Dünya Şampiyonası'nda saha içi bölümüne hiç geçememiştim, herhalde pis içime oturmuştu gittim saha içinin ortasından aldım bileti. Önümde Neven Spahija ve Melih Gümüşbıçak gibi isimlerle "sıcak-soğuk" dengesini kurarak izledim. Salonda kazandığım tişörte Neven Spahija imzasını çaktırınca "sıcak" dengeleri alt üst etti tabii.

Salon içi gösterileri tek tek ele alacak olursak; dans gruplarını bir yana koymak lazım. Özellikle Russian Bar Trio'nun yaptığı gösteri günün en iyisiydi. Kadın zıplamıyor, uçuyor hocam... Biraz ukâlılık gibi olsa da CSKA Moskova kızlarını pek beğenmedim, hele ki Dünya Şampiyonası'ndaki Ukraynalı grubu hatırlayınca. Ancak gösteri çokluğu ve güler yüzleri geçer notu aldı. Atiye denen pop şarkıcısı ise tam bir felaket. Daha önce Efes World Cup'a da gelmişti bu hanımefendi. Tek kelime playback dışı kelime etmeden sönüp gitmişti. Bugün yine aynısı oldu, salonda 11 bine yakın(abartmıyorum, cidden salon ağzına kadar doluydu.) izleyici dönüp Atiye'nin playback performansına bakmadı, bakmak ayıp olurdu.

Smaç yarışması, smaç yarışması, smaç yarışması...Marcus Haislip, Jeff Trepagnier, James White gibi usta atletleri gördükten sonra TBL'de bile NBA standartını arar olmuştuk. Ancak bugün için herhangi bir beklenti içine girilmemesi gerektiği en başından belliydi. Altan Erol, İlkan Karaman, James Christopher ve Tyler Smith isimlerini görünce beklenti-karşılık oranında hüsrana uğramadım. Smaç vurduğundan şüpheli olduğum Altan Erol ve kas yapayım derken atletizmini kaybetmiş İlkan'ın ilk tur mücadeleleri tamamen zaman kaybıydı. Tyler Smith'in bu smacı onuru biraz kurtarır gibi oldu ama yine de yarışmanın 'fos' kelimesinin ardına taşınmasını sağlayamadı. Üçlük yarışması için uzun uzun yazmaya gerek yok, Ömer reyiz kazandı seyircinin gazıyla. Fakat yarışma için benim dikkatimi çeken nokta Alvin Snow'un performansıydı. İlk turda 21 sayı bulan Alvin Snow, finalde 7 sayıda kaldı. Sanırım tribünlerden etkilendi.

Tribünler demişken hemen söyleyeyim salonun bu kadar dolu olmasını beni epey şaşırttı. Dünya Basketbol Şampiyonası'nın etkileri bir çığ gibi büyüyerek devam ediyor. Başkent'te basketbola bu kadar duyarlı 'kaliteli' seyirci olduğu görmek güzel. Özellikle bunu gerekliliğinden şüphe duyduğum All-Star maçında görmek çok daha heyecan vericiydi. Dünya Basketbol Şampiyonası'nın diğer bir etkisi de tribünlerin oyunculara olan tepkileri. Bir örnek ile açıklamak gerekirse;
Artık hemen hemen herkes Kerem Tunçeri'nin pick oyununu, Ömer Onan'ın sıkrin çıkışı üçlüğünü, Kerem Gönlüm'ün hücum ribauntlarını, Oğuz'un post hücumunu ezbere biliyor, ona göre yorum yapıyordu. 
All-Star'ın eğlenceli yönlerinden biri de özellikle maçın ikinci yarısındaki saçmalamalardı. Topu dışarıya çıkartmayan hakem Altuğ Köserli'den, oyuna ayağı ile başlatan Nikola Vujcic'e, hızlı hücumu turnike ile bitiren hakem Fatih Söylemezoğlu'ndan, arkadaşının yardımı ile smaç basan David Holston'a keyif veren bir maç oldu. Ancak buradan söylemek istiyorum ki Fatih Söylemezoğlu ayıp etti. Şöyle ki; maç öncesinde iddiaya girmiştim kardeşimle ve ben Yabancı karmasına basmıştım 10 lirayı. Bildiğiniz üzere maç 128-127 yani tek sayı fark ile bitti. Bunun tek sorumlusu attığı turnike basketi 3 sayı diye yazdıran hakem Fatih Söylemezoğlu'dur. Acilen meslekten ihracını istiyorum.

***
Buraya kadar yazdıklarım salon içinde kafama takılanlardı. Bir de klavyemin tuşunu All-Star'a laf atanlara dokundurmak istiyorum. Ha maça gittim, o yüzden koruma moduna geçtiğimi düşünenler varsa yazının devamını okumasınlar bir zahmet. Adamlar NBA standartlarında organizasyon ve basketbol bekliyor. Ulan ligde bir Jason Richardson, bir Nate Robinson, bir Andre Igoudala, bir Rudy Fernandez vardı da  biz mi izleyemedik. Bu ligden bu çıkıyor, yapılabilecek en üst ve en iyi organizasyon bu. Senin ligin bu. Senin liginin Andre Igoudala'sı Altan Erol, senin liginin Jason Kapono'su Yunus Çankaya. Ne bekliyorsun ki, maç sırasında triplere giriyorsun? "Yok izleme ağbi değiştir" nedir lan? 10 senedir tip olarak aynı organizasyon, bilmiyor mu bir bok olmadığı izleyen adam da sen artistlik yapıyorsun? Tabii suç siz de değil, beklentileri zamanında yükselten Marcus Haislip de, James White da.
foto: tbf.org.tr

Çarşamba, Şubat 02, 2011

Bir Tivitin Ardındaki Maç

Maçın başlamasından 2 dakika sonra yani saat 20:17'de şöyle bir tivit geçmişim;
Zalgiris maçının anahtar kelimeleri; Ömer Onan, taraftar, Marjanovic, Marcus Brown, Murat Kosova-İhsan, Mirsad, Emir, Saras, Pocius ve Ukic. 
Bu tivitin ardından gelişen maçı da tivite saygısızlık yapmadan bu çerçevede değerlendirmek istiyorum. Hazırsanız tek tek anahtar kelimelere göz atalım.

Ömer Onan : Maç öncesinde gelen hasta olduğu haberi üzerine listeye dahil etmiştim kendisini. Ömer Onan'ın eksikliği veya hasta hasta oynaması bizim açımızdan kilit noktalardandı. Zira iki post önce değindiğim gibi lideri konumundaydı Ömer Onan. Ancak korkulan maç içinde gerçekleşti, Ömer'i hastalığı büyük ölçüde etkilemişti. Bir 2 sayılık bir de 3 sayılık basket isabetinden öteye gidemedi kaptan.

Taraftar : Bir dolu yerde konuşuldu 'bilinçli' taraftar sorunu. Taraftarın eğitilmesi, belirli bir seviyede basketbol taraftarı haline gelmesi uzunca bir süre alacak sanki. Pınarbaşıların, arkası dönük olarak yapılan ototatminkâr bilimum tezahüratların takıma fayda etmediği anlaşıldığı an basketbol tribünlerinin devrimi olacaktır.

Marjanovic : Önceki hafta Olympiakos karşısında oynadığı basketbolu izlediğim 2.21'lik Boban Marjanovic, Sinan Erdem'deki maç için bana korku salan nadir isimlerdendi. Kaya'nın da olmamasına rağmen dev pivot beklediğim korkuyu yaratamadı pota altında. İkisi serbest atışlardan olmak üzere 4 sayı ile tamamladı maçı Sırp pivot.

Marcus Brown : Maç öncesinde Mantas Kalnietis'in oynamayacağına güvenerek dahil etmiştim listeye Marcus Brown'ı. Ancak o da 'Yeşil'lerde bekleneni veremeyenlere öncülük etti. Tabii ki yaşı çok ilerledi, 37 yaşına merdiven dayadı. Ben yine de Avrupa'nın en iyi şutörüne dikkat edilmesi taraftarıydım öyle de yaptı bizim cengaverler. Fazla göz açtırılmayan Marcus Brown 2'de 2 üçlük isabetiyle 6 sayıda kaldı.

Murat Kosova - İhsan Bayülken : Murat Kosova adı için hafızamda 1 yıl önce 'ara' butonuna bassanız genellikle olumlu şeyler söylerdim. Amma velakin son bir yıl içinde Murat Kosova ile ilgili çok şey değişti beynimde. Önce TRT-NTV arasındaki gelgit hareketleri, ardından futbol basketbol fark etmeden yaptığı anlatımlar. Mübalağa oranının en üst düzeyine çıkan anlatımlar özellikle Fenerbahçe Ülker maçlarıyla gün yüzüne çıktı değil vurdu. Yapma be Murat ağbi, yıllar boyu gösterdiğin emeği olan bu olumlu düşünceyi 1 yılda silme. Gel yine heyecanlan, bağır çağır, hatta 2006'daki gibi mikrofon patlat ama yerinden yap. Gerisi sana yakışmıyor.

Mirsad : Ömer Onan ile birlikte takımın hem liderliğini hem de ağbiliğini üstlenmiş bir ribaund canavarından bahsediyoruz. Onu listeye ekleyememiştim ama bu durum tamamen Twitter'ın azizliği. 140 karakter sorunu Mirsad'ı vurdu. Hem böyle olmasaydı bile bugün sahada oynadığı oyundan söz etmeden geçmek ayıp olurdu açıkçası. 13 sayı 14 ribaund'luk enfes-i şahane oyunu her şeyi anlatıyor aslında. Tek olumsuz veri vardı; o da 1/6 attığı serbest atışlar.

Emir : Sezon başında Spahija ile uyum sorunu yaşadığı aşikârdı. Manevi babası Bogdan Tanjevic'in kanatlarının altından çıkıp kel bir adamın başında kondu. Resmen dımdızlak açıkta kaldı Emir. Ancak kumaşı iyi oyuncu kendini her şekilde gösterir kuralı devreye girdi ve Preldzic kendini toparlamaya başladı. Önce çok kritik P.E. Valencia ardından Zalgiris Kaunas mücadelelerinin son 3 dakikasında maçı koparan isim oldu. 6/10 attığı serbest atış ise takım arkadaşlarına nispet yaparcasınaydı.

Saras : Efsane yavaştan yavaştan devreye giriyor. Oğuz'un, Mirsad'ın, Marko'nun ellerine bırakılan paslar takım için asist hanesinde yazancak sayılardan daha değerli konumda. Oğuz ile anlaşmaları her geçen gün artıyor, buna eyvallah diyoruz da Vilnius'taki Cemal Nalga-Saras oyununu gördükçe hâlâ tatminlikten uzak bakıyoruz açıkçası.

Pocius : Jankunas ile birlikte takımın skor gücü olarak dikkat çekiyordu 9 parmaklı genç forvet. İlk yarı özellikle drive'larıyla bizim başımızı oldukça yaktı. Dış şut tehlikesi savunmamızı oldukça rahatsız etti. Ancak ikinci yarıda farklı bir Pocius çıktı sahaya. Bu durumda Fenerbahçe Ülker'in de önemli bir katkısı vardı. Martynas Pocius tek üçlük isabetiyle, ilk yarıda attığı 6 sayı ile maçı tamamladı.

Ukic : İyi ki onu sona yazmışız. Maç esnasında gözle görülen bir düşüş ve farklılaşma döneminden geçtiğini söylemiştim, sözümün arkasındayım ancak ufak rötuş ile. Ukic Saras'ın gelmesiyle birlikte oyun stilinde değişikliğe gitmiş gibi duruyor. 'Reyizlik mertebesindeyim' havası var Hırvat guardda. Eskisi gibi sağ sola saldırıp, yardırıp, her şeyi ben yaparım havasına mukabil önemli anlarda doğru hareketleri yaparım havası esiyor Roko'nun kafasında. Buna kendisi mi karar vermiş yoksa teknik ekip mi söylemiş bilmiyorum ama çok da iyi olmuş.

Kinder Sürpriz Çaklıt - Alexander Capin : Kendisi bu tivitte yer bulamasa da Emre Yılmaz Offical Fan Page tarafından Wild kart ile listede yer aldı. Capin'in bu sezon ki Euroleague kariyerinde 5 sayı var. Oynadığı 2 maçta bulmuş bu 5 sayıyı. Euroleague'deki sayı rekoru kaç Capin'in ? 14. Fenerbahçe Ülker'e karşı kaç sayı attı Capin ? 12. Euroleague'deki rekor verimlilik puanı kaç Capin'in ? 17. Fenerbahçe Ülker'e karşı ne kadar verimlilik puanı almış Capin ? Tam tamına 14. Kendisi bence Wild kardı sonuna kadar hak etmiş.

foto: fenerbahce.org


  ©EmreCeSpor - Todos os direitos reservados.

Template by Dicas Blogger | Topo