Ankara Arena İzlenimleri #2
Dünkü salon kapılarının geç açılma olayından sonra bugün Ankara Arena'ya biraz geç gittim. 17:00 gibi oradaydım ve ortalığın biraz derli toplu olduğunu gördüm. En azından artık traktörler ve kamyonlar çalışmıyordu salon çevresinde. Ancak hâlâ inşaat taşları ve kumları ortalığa saçılmış halde duruyordu. Sanırım tadilatlar ve inşaatlar Dünya Şampiyonası'nın başlamasına birkaç gün kala bitmiş olacak. 1-2 ay önceden tüm çalışmaları bitirsek olmaz, millet olarak her işi yumurta kapıya dayanınca yapıyoruz.
Salona girişte bugün problem yaşadım. Herkes turnikelerden takır takır geçerken, ben her geçişimde sorun yaşadım -ki bugün salona iki kere giriş yaptım. Bunun sebebi de kemerimdeki metal parçaydı. Yani demek istediğim güvenlik üst seviyede salonda. Taraftarlardan çok güvenlik görevlileri ve gönüllüler var. Ancak bir şeye yarıyorlar mı diye sorarsanız, kesinlikle hayır derim. Benim biletim pota arkasında, şu ana kadar 4 maçın 3'ünü biletimin olmadığı yerlerden izledim. Yani elimi kolumu sallaya sallaya istediğim koltuğa oturabiliyorum - ki her blok kapısında biletleri kontrol eden en az 2 kişi var. Ama gelin görün ki ayağınızı ön sıradaki koltuğa koyduğunuz an bir görevli kafanızda bitiyor ve sizi uyarıyor.
Ayrıca salonda yüksek desilbelde ses çıkaran alet kullanmak yasak. Bu yasağın uygulanışına canlı olarak şahit oldum. Yanımdaki seyirci, taraftar düdüğü diyebileceğimiz aleti çalarken özel güvenlikten sert bir uyarı geldi ve düdük elinden alındı. Bu karar tabii ki FIBA'nın kararı idi ama bu yasağın uygulanışı daha kibarca yapılabilirdi. Özel güvenlik yine sınıfta kaldı anlayacağınız.
Macar şov grubu Face Team'e dün değinmiştim. Bugün yine aynı şovlarını yaptılar. Kombine bilet alan yüzlerce kişi artık bu basit şovları izlemekten sıkıldı gerçekten. Hani şovlar üst seviyede olsa, her gün heyecanla izleyelim diyeceğim. Tramboline basarak yapılan smaçlar artık gösteri dünyasındaki yerini yavaş yavaş kaybediyor kanımca.
Taraftar hakkında da birkaç kelam etmek istiyorum. Hemen belirtelim ki, Ankara seyircisi yıl boyunca yüksek kalitede basketbol maçı çok az seyrediyor. Ankara'da ne Euroleague maçı var ne de adam gibi EuroCup. Türk Telekom'un da ligde başa oynamamasından dolayı salondaki taraftarların pek basketbol taraftarları olduğunu söyleyemem. En basit örnek olarak bir oyuncu serbest atış kullanırken "ooooo" sesini yapmak basketbolcuya olumlu etki yapmaz. Aksine onu heyecanlandırır ve üzerindeki baskıyı arttırır. Birçok seyirci bunun farkında bile olmadan, gaza gelmiş bir şekilde "ooooo" diyor, ne diyelim her şey zamanla oluşacak. Ayrıca salonda bir taraftar bütünlüğü yok. Herkes başına buyruk, bakıyorsunuz pota arkasından bir adam "kırmızı" diye bağırıyor. Ona karşılık 10 kişi beyaz diyor ve tezahürat bitiyor. Şahsen ben bu "kırmızı-beyaaz" olayına karşıyım. Takıma ve sahada oynanan oyuna hiçbir olumlu katkı yapmıyor. Bu eski alışkanlıklarımız yerine pozisyonlar üzerinden takıma destek versek ve hakemi etkilersek daha iyi taraftarlık yapmış oluruz bence.
Gelelim asıl konuya. Yeni yapılmış, her cihazı test edilmiş, sıfırdan kablolar ile kurulmuş olan teknik bir salon Ankara Arena, diye biliyordum. Ancak bugün gördüklerim beni şaşkınlığa uğrattı. Ulusal marşlar okunduktan sonra Lübnan - Arjantin başladı, başlamaz olaydı. Daha ilk iki dakika içerisinde 24 saniye cihazı gitti. Ha tamam oldu, hadi devam edelim derken 5 dakika içinde bir daha gitti. İlk periyot yarım yamalak tamamlandı ki, cihaz bu sefer tamamen gitti. Salondaki birçok kişi bu olaydan sıkıldı, salondan dışarı çıktı -ki bunların içinde biz de vardık. Arjantinli oyuncuların yüzlerinde "nereden geldik buraya yahu" gibi ifadeler vardı. Hatta Oberto ve Delfino işi dalgaya vurdu, ısınma sırasında 1'e 1 maç yaptı. 5 gün sonra Dünya Şampiyona'sı düzenleyecek bir salona bu durum hiç mi hiç yakışmadı.
Şimdilik Ankara Arena'dan aktaracaklarım bu kadar. Söz tekrar merkez stüdyolarımızda.
Seja o primeiro a comentar
Yorum Gönder