Gerçek Rakiple Karşılaşma Zamanı
Türkiye milleti, genel yapısı itibariyle çok çabuk gaza gelebilen, rahatlıkla havaya girebilen bir millet. Çoğu zaman bu durumun olumsuz taraflarını yaşasak da, bugün olduğu gibi bazen de olumlu taraflarını yaşıyoruz. Taraftar etkisi, üst üste giren şutlar, oluşan atmosfer Türkiye'nin parke üzerindeki gücünün dağdan aşağı doğru yuvarlanan kar topu gibi olmasını sağlıyor. Ritmimizi bulduğumuz zaman, özellikle de kendi evimizde oynuyorsak durdurulması güç bir takım haline geliyoruz.
Nitekim bugün o kar topu etkisini gördük. Maçın ilk periyodunda başa baş giderken bir anda ne olduğunu anlamadan fark açıldı ve bir daha kapatılamaz hale geldi. Gerektiği yerlerde de gerekli darbeleri vurarak Fransa'nın geri dönmesine izin vermedik.
Oynadığımız diğer 5 maçtaki gibi bugün de savunmamız ön plana çıktı. Belki Porto Riko maçıyla birlikte en çok sayı yediğimiz maç oldu ama bu kadar sayı yememizde maçın son 15 dakikasının formalite havasında oynanmasının da etkisi var. Aynı zamanda ne gariptir ki iki kez 40 sayı civarında fark attığımız maç olmasına rağmen Fransa maçına kadar hiç 90 sayı barajına ulaşamamıştık. Bugün o sınırı da kırdık geçtik.
Bugün için dikkat çekilmesi gereken iki isim vardı parke üzerinde. Sinan Güler ve Hidayet Türkoğlu. Yunanistan maçının ikinci yarısından itibaren form tutmaya başlayan Hido, şutlarında ritm tutturmaya başladı. 6/10 ile oynayan Hido 20 sayıyı Fransa potalarına bırakmayı başardı. Sinan Güler ise her geçen gün kendini geliştiren, ileride Türkiye'ye büyük katkılar sağlayacak biri olduğunu bir kez daha gösterdi. Ömer Onan'ın atletik olanı dersek kısa yoldan anlatmış oluruz Sinan'ı. Bugün 8/10 şut yüzdesi ile 17 sayıyla oynadı. Savunmamız adına yaptığı katkıları ise söylememize gerek yok sanırım.
Evet, şampiyona öncesi dediğimiz olguya her geçen gün büyük adımlarla yaklaşıyoruz, hatta ulaştık bile. Ersan'ı, Hido'yu, Sinan'ı, Ömer Aşık'ı ayırmadan, hiçbirini birbirinden üstün tutmadan takım olgusuna ulaşıyoruz. Kenarda oyuncular arasında yaşanan şakalaşmalardan, sevinçlerden bunu rahatlıkla anlıyoruz. İdeal hedefe ulaşmak için ise önümüzde sadece 1 engel kaldı.
Fransa maçı ile birlikte şampiyonadaki altıncı maçımıza çıktık ve mağlubiyet yüzü görmedik. Beşi grupta olmak üzere karşılaştığımız altı rakipten kaç tanesinin, hedeflerimiz doğrultusunda gerçek rakibimiz olduğu ise asıl tartışılması gereken durum. İkinci turda elenen Yunanistan dışında karşılaştığımız takımlar için madalya hedefleri vardı diyemeyiz. Çoğunun hedefi ikinci tur veya çeyrek finaldi. Bizim bu uzun yoldaki gerçek rakiplerimiz ise madalyayı hedefleyen takımlar.
Yunanistan'ı bir yana koyarsak, bu turnuvada ilk kez ciddi olarak madalyayı hedefleyen bir takım ile karşılaşacağız. Daha önceden de belirttiğim gibi Slovenya'nın stili bize ters geliyor. Şuta dayalı oynamaları bizi maç içinde zorlayabilir. Eğer Çarşamba günü Yeşil Ejderhalar karşısında galip gelirsek, işte o zaman ilk görev tamamlanmış olacaktır. Slovenya maçının kaybedilirse, ne bugün kazanılan Fransa maçının ne de tarihi bir zafer olan Yunanistan maçının bir anlamı olmaz.
Seja o primeiro a comentar
Yorum Gönder