.

Cuma, Eylül 17, 2010

Kalan Sağlar Bizimdir


Büyük bir basketbol turnuvası düzenlemek o halkın çoğu için maddi olanak anlamına gelebilir. Fakat biz basketbolseverler olarak bizim için anlamı; televizyon ütopyasından takip ettiğimiz bir dolu yıldızın ülke topraklarına ayak basmasıydı. Sonuçta bir Dünya Şampiyonası, hangi oyuncu gelmek istemezdi ki? Biz bu kadar umut bağlamışken yıldızlar teker teker vurdu bizi hunharca. Kobe dinlenmek istedi. LeBron, Wade, Carmelo, D-Howard, C-Bosh gibi über-süper yıldızlar da çeşitli sebeplerden ötürü gelmek istemediler.

Göze çarpan en büyük eksiklikler (ki o fiziklerin göze çarpmaması olasılık dışı); İspanya'da Pau Gasol, Fransa'da "Mc Tony-P", Litvanya'da neredeyse bir takım çıkacak kadar oyuncu (ki o oyuncular kendi başlarına en az çeyrek final oynar; Sarunas Jasikevicius, Rimantas Kaukenas, Ramunas Siskauskas, Marijonas Petravicius ve Lavrinovic biraderler), Slovenya'da Avrupa'nın sayılı iki uzunu Erazem Lorbek ve Matjas Smodis, Brezilya'da 'yenen son dakika golüyle' Nene'nin kadrodan çıkarılması, 12 Dev Adam'da çok istekli olmasına rağmen acımasız bir sakatlığa kurban giden Memo, Rusya'da Andrei Kirilenko-J.R. Holden ve turnuva boyunca sakatlığı yüzünden bench ısıtan Avrupa'nın en iyi çok yönlü oyuncusu Viktor Khryapa, Sırbistan'da Uros Tripkovic ve onlar için eksik olmasa da bizim için kadroda olması hatta yalnız gelmemesi pek mühim olan Marko Jaric, Panzerler'de 'Alman Mühendislik Harikası' ülkenin fedakar çocuğu Polonya asıllı Dirk Nowitzki ve son olarak Arjantin'den Manu Ginobili-Andres Nocioni ikilisi.

Bir turnuvada böyle Pers ordusu gibi eksik olunca, turnuva kendi yıldız adaylarını çıkarmaktan asla geri kalmaz, kalmadı da... Turnuvanın en değerli oyuncusu, henüz 22 yaşında. NBA'in en genç sayı kralı. Ve Türkiye'ye gelmeyen galaksi üyesi her biri ışıklı toz bulutu olanlar kadar iyi olduğunu kanıtlamak için en iyi fırsat Coach K'le ayağına geldi. O ise sadece yeteneklerini sergiledi Türk basketbolseverlere. Extra bir şey yapmasına gerek kalmadı çünkü. İki Dev Adam vardı dikkat çeken; Ersan ve Semih. Ersan son iki maça kadar takımı taşısa da son iki maçta çok durgundu. Semih ise aksine bizi bu inanılmaz sevince mahzar kılan o bloğu yapıp ülkeyi ayağı kaldırmıştı. Beraberinde oynadığı oyun da cabası. Pastadaki kremaydı adeta.

Çeyrek Final'de son şampiyon Matador'u devirdi, hem de felaket bir şut tercihiyle. Evet son Euroleague MVP'si Milos Teodosic'ten bahsediyorum. Avrupa'nın en iyi guardı sıralamasında Ricky Rubio'nun bir baş önünde gibi. Ayrıca takım arkadaşı Marko Keselj de mesafe tanımaksızın hedefi bulmasıyla dikkatleri üzerine çekti. Sürpriz ekol takım Litvanya'nın iki atletik guardı Mantas Kalneitis ve Martynas Pocius da bronz alan takımı başarıya taşıyan ikili konumunda, takım lideri Linas Kleiza'nın ardından. Rusya coach'u David Blatt bu turnuvada da iki yetenek tanıttı basketbol dünyasına... Biri Andrey Vorontsevich (ki zaten CSKA'da iyi bir sezon geçirmişti), diğeri ise Dinamo Moskova'lı genç guard Dmitriy Khvostov, kendine güveni aşılanmış gibi duruyor. Ayrıca Fb Ülker'li Gasper Vidmar'ın bu gelişimi gösterdiğini görmek beni şaşırttı açıkçası. Slovenya'da eksik olan sertlik bu genç adamla sağlanabilir. 2. Tur'da Güney Amerika derbisi yaşandı. Brezilya'da ACB şampiyonu Caja Laboral'in guardı Marcelinho Huertas, Arjantin'de ise Rockets'lı Luis Scola insanüstü performanslardan ikisine imza attılar.

Biz gelmeyenlere ne kadar üzülsek de onlar bu fırsatı çok iyi değerlendirdiler. 'Kalan sağlar bizimdir' mentalitesiyle izlendiği vakit büyük zevk verebiliyor. Bu genç adamları takibe devam!

Seja o primeiro a comentar


  ©EmreCeSpor - Todos os direitos reservados.

Template by Dicas Blogger | Topo