Türkiye 2010 Grup Değerlendirmesi
Takvim, sonunda 2010'un Ağustos ayını gösterdi. Türk basketbolunun 5 yılı hangi gaye uğruna çöpe atıldı, bunu görmek için en büyük fırsattı son iki hafta. Klasik Türk hastalığından kaynaklanan tehlike yine bizi tedirgin etti. Organizasyondaki aksaklıklar, bu büyük şölenin elimizden uçup gitmesine neden olabilirdi. Neyse ki basketbol tanrıları nadir de olsa bir kez daha yanımızdaydı ve Patrick Baurmann, ülke basketbolunu kaosa sürükleyecek kararı vermedi.
28 Ağustos 2010. Basketbol karnavalı grup maçlarıyla başladı. A Grubu'ndaki en büyük sürpriz, osla olsa "Genç Almanlar"ın uzatmada son EuroBasket finalisti Sırbistan'ı yenmesi. Daha doğrusu bu mühim galibiyete rağmen sonraki maçlarda bozuk atıp gruptan çıkamamaları. Robin Benzing, Louis Harris, Thibor Pleiss gibi enerjik gençlerle harmanlanan Panzerler istediğini alamadı. Grup liderliği için son maçta karşılaşan Arjantin ve Sırbistan müthiş bir mücadele ortaya koydular. Rockets'lı Scola'nın muazzam performansına rağmen kazanan Ivkovic'in takımı iddialı olduğunu bir kez daha göstermiş oldu.
Benim nazırımda en zor gruptu B Grubu. ABD sadece Brezilya'ya zorlandı ve beşte beşle gruptan lider çıktı. Tabiri yerindeyse turnuvaya beş kala Nene'nin sakatlığıyla dumur olan Brezilya, ilk maçına anca ikinci turda çıkabilen Varejao'nun da yokluğunda pota altında o patlayıcı gücünden yoksun kalmış oldu. Hırvatlar genç bir kadroya Davor Kus ve Zoran Planinic gibi tecrübeli guardlar ekleyip başarı beklediler. Fakat coach Josip Vrankovic henüz bu seviyede takımına hakim olabilecek gibi gözükmüyor, en azından şimdilik. Slovenler ise Erazem Lorbek, çok yönlü uzun forvetleri Matjas Smodis, Sacramento guardı Beno Udrih gibi yaralayıcı eksiklere rağmen Jaka Lakovic, Goran Dragic ve Bostjan Nachbar'ın şükela performanslarıyla grubu "B Team"in arkasında ikinci bitirdiler.
Millilerimizin de bulunduğu C Grubu'nda işler nispeten daha kolaydı. Yao'suz Çin, koş koş basketbol nedeniyle savunma özürlü Porto Riko ve vasıfsız Fildişi Sahilleri kendi çaplarında verdikleri mücadeleyle gruptan çıkmak için savaştılar. Turnuva'nın en büyük adaletsizliği ise grupta ilk üçteki bütün takımlara kök söktüren Porto Riko'nun şanssız şekilde gruptan çıkamaması. Sadece JJ Barea yetmiyor gibi, Carlos Arroyo'yu çok aradılar. 12 Dev Adam için söylenecek şey basit; "Yenilmez Armada". Beşte beş yapan bir diğer takım olan Ay-Yıldızlılar bu turnuva için bize sonuna kadar umut aşılamıştı. Son maçta Yunanlar doludan kaçamayıp yine doluya tutuldu. Kaçış hikayeleri ise akıllara zarar, oynanılan oyuna en büyük ihanetlerdendir. Kınıyorum.
Matadorlar'ın favori, Siyahi Fransız Beyefendileri'nin (!) plase gösterildiği D Grubu'nda otoriteler için sürpriz olan benim ise beklediğim şey gerçekleşti. Kalneitis, Pocius, Maciulis, Seibutis, Gecevicius, Jankunas gibi ortalama bir basketbol takipçisinin ömrü hayatında duymadığı (ki o takipçiler genelde yeni kıta basketboluna ilgilidir) oyuncularla önümüzdeki sene ev sahipliği yapacağı EuroBasket11'e hazırlanacağı zannedilen bu basketbol üstadı ülke favoriyi de yerle bir ederek Güzel İzmir'den alnı ak çıktı (2. anavatanı Litvanya olan bendeniz ise içi içine sığmaz halde Lietuva diye haykırmaktaydı o aralar). Hemen arkasında dengesiz İspanyollar, ve 3. - 4. sırayı paylaşan sıradan Hakacı'lar ve Fransa.
1 Comentário:
Güzel başlangıç Bayazıt... ;)
Yorum Gönder